Ali Babaoğlu denilince akla, doğal olarak, Belediye Başkanlığı ve Milletvekilliği yaptığı dönemlerdeki hizmetleri, doğallığı, halk adamı oluşu gelir. Ancak ben bugün, başka bir Ali Babaoğlu’ndan bahsedeceğim.

İnsanların yaptığı hizmetler, iyi şeyler konuşulur, anlatılır; ama gün gelir unutulabilir.

Ama unutulmayan bir şey vardır: hayatta o da insanın duruşudur.

İnsan, duruşu ile yaşar, ölür ve hatırlanır.

Yaşı müsait olanlar hatırlar…

Yıllar 1983 ile 1991 arası…

Anavatan Partisi iktidarda.

Ülke, sanayileşme, telekomünikasyon, turizm gibi alanlarda büyük atılımlar yapıyor; o döneme göre çağ atlıyor.

Ama diğer tarafta, ülkenin medyası, gazeteler ve yeni açılan özel TV’ler bunlardan çok, Başbakan Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal’ın özel hayatı ile ilgileniyor.

Nedir özel hayatının ilgi çeken tarafı? Yaşı müsait olanlar hatırlar…

O dönemde meşhur bir davulcu Asım Ekrem vardı. Onunla aşk yaşıyorlardı. (Daha sonradan kısa bir evlilik de yaşadılar sanırım.)

Bu durum, Anavatan Partilileri de, mutaassıp aileleri de, dolayısıyla o partinin milletvekili olan babam Ali Babaoğlu’nu da üzüyordu.

Birkaç ay önce ziyaretime bir beyefendi geldi. Gelen kişi, o dönem CHP Hacıbektaş İlçe Başkanı Bayram Ayvazoğlu’ydu. Kendisiyle tanışmıyordum.

Anlatmaya başladı:

*"1985-1990 yılları arasında bir Hacıbektaş Veli Anma Töreni’ndeyiz. Ben o dönem muhalefet partisi CHP’nin Hacıbektaş ilçe başkanıyım.

Tören alanında devlet erkânı, dönemin valisi, ilçenin kaymakamı, daire müdürleri ve halk vardı. O sırada, meydanda Başbakan’ın kızı, el ele tutuştuğu davulcu Asım Ekrem ile kutlama alanına geldi.

Tabii ki, Başbakan’ın kızını ve sevgilisini (o tarihte evlenmişler miydi, hatırlamıyorum) vali, kaymakam, daire müdürleri ve halk ayağa kalkıp el sıkışarak karşıladılar.

İçlerinden bir kişi vardı… Ne ayağa kalktı ne de el sıkıştı.

O sahneyi hep izledik: ‘Kimdi bu, ayağa kalkmayan ve el sıkışmayan protokoldeki adam?’ dedik.

Tabii ki, kısa bir araştırma ile o kişinin, Zeynep Özal’ın babasının partisinin halen milletvekili olan Ali Babaoğlu olduğunu öğrendik.

Nasıl olabilir böyle bir şey? Nasıl tepki gösterebilir bir milletvekili, bir Başbakan’ın kızına? diye hayretle ve takdirle konuştuk aramızda.

Bunun adı bir duruş dedik."*

Evet, Yüksel Bey, ben sizi tanımıyorum ama bugün o dik duruşu gösteren adamın oğlunu ziyarete geldim, dedi.

Bu sahneyi hatırladım. O gün ben orada değildim ama babam o gün etkinlikten çıkınca iş yerimize gelmişti. Hâlâ kızgındı. Zeynep Hanım’a gösterdiği tepkiyi bize de anlatmıştı.

Diyordu ki:

"Babacığım, babasının ne kadar güzel hizmetleri var; ülkeye çağ atlatıyor. Ama kızının ve eşinin bu şekildeki dikkatsiz ve özensiz davranışları, hem partimizi hem de Başbakanımızı zor duruma sokuyor."

O günlerde ben 25 yaşlarındaydım… Dinledim ama bugünkü kadar derinlemesine yorumlayamamışımdır belki de…

Evet, o bir dik duruştur.

Evet, aslında o duruş, Özal’a kızından dolayı bir saygısızlık değil, sahip çıkmadır.

Evet, o bir duruştur.

Her şey unutulabilir ama duruşlar unutulmaz.

"Bu makalenin siyasetle ilgisi yoktur. Bir duruşu anlatmaya çalıştım, lütfen makaleyi siyasetle ilintilendirmeyelim."

Yüksel Babaoğlu: "Senin oğlun olmaktan gurur duyuyorum, babacığım."

I M G 20250307 W A0034