D İ Y A R B A K I R : KADİM MEDENİYET MERKEZİ
Dr Emrullah Güney
Sönmüş yanardağ Karacadağ’ın surlar için, evler için, köprüler için yapı taşı hazırladığı bir kadim medeniyet merkezidir Amid.
Ol Karacadağ’dır ki kar sularının bazalt kütlelerinin çatlaklarına girdikten sonra, binbir pınardan çıkarak dağ, yayla, düzlük insanının susuzluğunu giderdiği, davarına, sığırına içirdiği , çeltik tavasını havuzladığı diyardır burası.
Dicle, yüzbinlerce yıldır Güneydoğu Toroslardan taşıdığı kırıntıyı, ufantıyı, sürüntüyü eğimin azaldığı Amid önlerinde yayarak bağların bahçelerin oluşmasını hazırlamıştır.
Uçanda güneşi kapatan, güpegündüz geceyi yaşatan bulut bulut güvercinin borhanalarda biriken dışkılarıyla toprağın bitekleştirildiği , Dicle kıyılarında, bir devenin ancak iki tanesini taşıyabileceği, kılıçla dilimlenebilecek, bal lezzetinde karpuzlar veren bereketli bir diyardır Karaca kent.
Azerbaycan ellerini, Kafkas memleketlerini, Merkezi Asya ve Acem diyarını Ayıntap’a, Halep’e, Dimeşk’e, Kudüs’e, Akdeniz kıyılarına ulaştıran kervan yollarının , İpek Yolu güzergahının en kestirmeden geçtiği beldedir Diyarbekir…
Sırlarını surlarına fısıldayan gizemli kent duvarlarıyla ünlü, binlerce yıllık geçmişi olan kadim medeniyet merkezi…Çin Seddi’nden sonra, dünyada 5 km uzunluğuyla ikinci sırada gelen, fakat, ondan daha üstün, daha sanatlı…Herbir taşı bir kitabe (yazıt) olan surlarıyla, çift başlı kartalların korumasında burçlarıyla eşsiz, benzersiz belde…
İşte biz de bu yazımızda, 21 madde içinde – anlatılması olanaksız olsa da- ele alıp sıralayacağız.
…………………………..
- Gelin , önce bir türkü dinleyelim : Köprü dibi kapkara / Ana gel beni ara / Saçlarıma kumlar dolmuş / Tarak getir de tara…Bu bir ağıttır ki, adı da Suzan Suzi’dir. ‘’Diyarbakır etrafında bağlar var.’’ Ve bir başkası : ‘’Diyarbakır şad akar / Urfa Mardin’e bakar.’’
- Dört yana doğru kapıları vardır kadim şehrin. Dicle’ye açılan kapı : Babül Şad… Batıya açılan kapı : Babül Ruha (Urfa). Kuzeye açılan Babül Cebel-Harput-Dağ Kapı…Şehrin idare yapılarının bulunduğu bölüme giriş çıkışı sağlayan kapı : Saray Kapı…Güneye açılan kapı Babül Mardin…
- Karacadağ’ın hazırladığı yapı gereçleri…Dicle’nin suyu…Fakat burada bu belde yokken ,kuzeye doğru gidelim. Güneydoğu Torosların bitip Hoşot Düzlüğü’nün başladığı yerde Hilar Mağaraları’nı, Çayönü Höyüğü’nü gezelim. Milattan 10 bin yıl önce burada insanlar tarım yapmayı, toprağı sürüp ekin ekmeyi biliyorlardı. Toros’un yabanıl sığırını da, dağ keçilerin de evcilleştirmiştiler. Dal örgü barınaklarda taş temelli, kerpiç duvarlı konutlarda yaşıyordular. İnsanlık tarihinin en gelişmiş köy örneğidir burası ve GD Anadolu; Kuzey Mezopotamya medeniyet tarihinde özel bir yere sahiptir.
- Karatepe-Aslantaş yanında, Ergani dolaylarının arkeolojisini bilim dünyasına tanıtan, bir ömür adayan üstün bilim kadınına, Prof Dr Halet Asaf Çambel Hanıma bin saygı, bin rahmet dileyerek Hilar Mağaralarını, Sesverenpınar’ı, Çayönü’ gezimizi tamamlayalım.
- Kalınlığı 5 metreyi bulan Diyarbakır surlarını, ivmeden, çevreyi de gözleyip izleyerek gezelim.
- İçkale…Dışkale’nin KD ucunda yer alır.
- Hükümdar Sarayları günümüze ulaşamamış ne yazık ki.
- İki burç pek önemlidir : Dünya askeri mimarisinin başyapıtı…Yedi Kardeş ve Evli Beden Burcu…Neden bu adı almış: Bir süre konut işlevi üstlenmiş de ondan.
- Burcun göğsündeki yazı ise hat sanatının yalnız kağıtta değil, bazalt kayasında da olabileceğinin bir ispatı, kanıtıdır…
- Tarih boyunca daima sıkıntı yaşamış, bunalımlı yıllar geçirmiş, ıstırap çekmiş kadim şehir Amida …Romalılar döneminde Nisibis’in ( Nasibeyn-Nusaybin ) Hristiyan halkı Amid’e göç etmiş. Surlara yeni bir biçim verilmiş. 367-375 yılları arasında batı surları yıkılarak , günümüzdeki Dağkapı’dan Urfa Kapısı’na, oradan Mardin Kapısı’na ulaşan sur bölümü eklenmiş ve Nisibis göçgünleri, kaçgınları da güvenliğe kavuşturulmuştur.
- Artuklu Beyliğinde, Akkoyunlu Devleti’nde artık adı Amid, Amida olmakla birlikte başında bir sıfat da vardır: Kara…Kara Amid…Zafernamelerde de adı Kara Kale’dir. Dede Korkut Destanında Hamid…Bazı Türk yapıtlarında ise Kara Hamid. Araplar VII. Yy.da bölgeyi fethederler ; Bekr bin Vail aşiretinin yerleştiği kentin adı, 1937’ye değin Diyarbekir olarak sürer gelir. Şehrin hemşehrisi Gazi Atatürk , adını Diyarbakır olarak değiştirir.
- Diyarbakır tarih boyunca hep bilim, kültür, sanat, tecim ortacı olmuştur. Neden böyledir? Basra-İran-Pers Körfezi’nden Anadolu’nun içlerine, Karadeniz yalısına ulaşan yollar daima Dicle Koyağı’ndan geçmiştir. Basra-Bağdat-Musul-Mardin-Diyarbekir-Harput-Malatya-Sivas-Amasya-Samsun… İpek Yolu’nun önemli bir güzergahı, durağıdır bu şehir. Buna bağlı olarak bazı valiler hanlar, kervansaraylar yaptırmıştır: Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı günümüze ulaşmıştır.
- Dicle, keleklerle geçilmiştir. GD Torosların orman ürünleri, kerestesi, odunu, yapı gereçleri, tahıl, savaşacak asker…Top, mühimmat, cepane…Keleklerle taşınmıştır El Cezair’e... Diyarbakır, Hasankeyf, Musul, Bağdat, Basra Osmanlı Devleti yönetiminde önemli kelek durakları olarak önemli işleve sahip olmuşlardır.
- Bölgeye gelen, kadim şehri gezen batılı gezginler seyahatnamelerinde buradan hayranlıkla sözetmişlerdir. Diyarbakır’dan Karadeniz kuzeyine, Kıpçak ellerine, Moskova’ya , Moğol diyarına değin dokunmuş ipek, işlenmiş bakır, demir ve altın işlemeler gönderilmiştir. Sarraflar iri, değerli taşlarla kuyumcular çarşısına girer, altın takılarıyla çıkarlarmış.
- Bütün zenaatların, sanatların uygulandığı bir merkezdir Diyarbakır : Keçeciler, takunyacılar, bakırcılar, kalaycılar, ipekli dokumacılar, ciğerciler, şerbetçiler, poşucular, bıçakçılar, kebapçılar, çizmeciler icra-i sanat eylemişlerdir.
- Pazar adlarını öğrenelim bir bir : Sipahi Pazarı, Attaran, Kuyumcular, Çilengiren, Cevahircan, Zergeran, Bezzezan, Bedesten…
- Anadolu’da ilk islami eserlere sahip olma onuru da bu kadim beldeye aittir. Camii Kebir, demeli Ulu Cami. Karacadağ’ı bazaltının dişisi avlu döşemelerinde; erkeği ise bütün dış yüzeylerde kullanılmıştır. Bu cami Şafii, Hanefi, Hanbeli, Maliki, mezhepleri için ayrı ayrı bölümleri bulunan tek ibadethanedir ülkemizde. Mesudiye Medresesi olağanüstü bir yapıdır. Ulucami avlusundan girilir. Günümüzdeki Dicle Üniversitesi’nin rüşeymi diyebileceğimiz bu yapı bir yüksek eğitim kurumudur. Din bilimleri, islamiyat, astronomi, biyoloji, felsefe, edebiyat, tıp, fizik ve matematik eğitimi verilmiş. Şakirtleri yalnız bölgemizden değil; yalnız Anadolu’muzdan değil; Kafkas ellerinden, Acem diyarından, Arap memleketlerinden gelirmiş. Yalnız Müslüman gençler de değil; Ermeni, Yakubi, Rum, Musevi, Keldani, Ezidi, Süryaniler , Nasturiler de Müslüman alimlerden ders öğrenirlermiş. Bu özelliğiyle bu kurum bir hoşgörüyü yaşama geçirmiş eğitim kurumu sayılmaktadır ki benzerlerine ancak Endülüs’te rastlanır.
- Diyarbakır, camileriyle ünlüdür. Sefa Camisi, Kurşunlu Cami, Melek Ahmet Paşa Camisi, Dört Ayaklı Minare’nin başka bir örneği tüm islam aleminde yoktur. Bu 4 ayak içinden geçenlerin ya beldeye bir daha geleceğine ya da buraya yerleşip kalacağına inanılır.
- Diyarbakır gayrimüslim cemaatler için de bir anıtlar ,ibadethaneler beldesidir : Surp Gregos, Mart Thoma, Mart Pityon, Meryem Ana, Kırklar, Saint George kiliseleri ziyaret edilebilir. Katolik, Ortodoks, Protestan cemaat azalsa da, başka ülkelere göç etmiş olsa da, gelirler ve ibadet ederler.
- Şehrimizin eski bölgesinin sokaklarında yitip gitmenin tadına varalım. Geniş eyvanlı evlerini, daracık eski geçitlerini görelim. Sonra Kırklar Dağı’nın düzüne çıkıp oradan bakalım kadim medeniyet merkezine. On Gözlü Köprü’de keman çalan bir halk sanatçısının türküsünü dinleyelim, orada durup insanlara bakalım. Onlar ki, ak kağıtlara dileklerini yazıp Dicle’nin coşkun akan sularına bırakmaktadırlar. Kadim bölgenin, kadim şehrinin ortasından akıp giden yaşam kaynağı mukaddes nehir…Dilekler nelerdir ? Ya iyi bir eş; ya çocuk ; ya sayrısına iyileşme; ya iyi bir iş ; ya çocuğu için iyi tahsil yapabileceği bir üniversite bölümü ; ya bir güzel hane; ya bir motorlu araç; oğlu askerde olan anne ; sağ salim gelmesi çocuğunun…Dileklerin sonu gelmez…
- Gez dolaş; dolaş gez…Yorulmuşuz…Çıngıraklı bir satıcı serin serin meyan şerbeti sunar…Az ötede karadut şerbeti hazırdır. Mevsimine göre üzüm suyu…Oturup bir aşevine (restorana değil, lokantaya değil) ikiyüz, üçyüz yıl kervancıların uğrağı bir doyumevine, aynı onlar gibi perde pilav, ayran…Karacadağ pirinciyle yapılmış Kaburga dolması…İçli köfte yiyelim. İyi acıkmışız…Pembemsi Hamravat suyu içelim tas tas…Yılın 8 ayının yaz olduğu bu diyarda serin sular şifa verir. Bu diyarı , bu beldeyi tanımanın mutluluğu yorulmağa değer; terlemeğe değer…Böylece acıkmanın ardından yenilen kebabın, ciğerin tadı da artar…Afiyet olsun! Yarasın ! Nuuş olsun efendim…
***************************