Kentin Kırsalla Düellosu

Abone Ol

Dünya nüfusunun büyük bölümü kentlerde yaşıyor. Bu sayı giderek artıyor. Elektronik iletişim ağları ve ulaşımın gelişmesi ile dünya topyekûn kentleşmeye doğru gidiyor. Mekanlar, kırsaldan kente evrilirken , insanları da dönüştürüyor. Modernizmin kalemize attığı en şaşalı gollerden biri de bu.

İster kent olsun ister kırsal, her ikisi de bir mekan ve nüfus tanımı olmanın ötesinde bir anlama sahip. Her ikisinin de avantajları ve dezavantajları var. Durum biraz da , küçük denizde büyük balık olmak yada büyük denizde küçük balık olmakla ilgili.

Kent ile kırsal, mecbur olmakla memnun olmak arasında bir çizgide duruyor. Gençken kent yaşamı cazip gelirken, yaş ilerledikçe kırsala dönme arzusu daha bir artıyor. Parası olanın mutluluk için kente, parası olmayanın huzur için kırsala hücum etmesi de , bu çizginin başka bir boyutu.

Özenilerek bakılan kent hayatı, elbette sayısız avantajlar sağlar. Fakat doğadan kopmuş bir hengame ve koşturmacanın içinde kaybolmakta an meselesi. Zira bir günaydına bile cevap almanın mucizeleştiği, park yerini bulmanın gerçek aşkla karşılaşmak kadar zor olduğu mekanlardır artık kentler.

Kentlerde, bir insanın diğerinin içinde gidebildiği yol her geçen gün daha da kısalırken, kırsalda bu mesafe daha da uzun. Birinde içe dönük diyaloglar hakim, diğerinde dışa dönük hasbihaller.

Kent hayatının insan beyni ile uyumlu olmadığını hatta beyne zarar verdiğini söyleyen araştırmalar dahi var. Zira kentler hem çok insan hem çok uyaran demek. Her uyaran ayrı bir dikkat ayrı bir zihinsel performans gerektirir. Her durum ayrı bir yarış ve ayrı bir stres nedeni. Bunca çokluğun içinde kendinin farkına varamayan insan ise , kendiyle arasındaki mesafeyi de giderek arttırır. Kentine yabancılık , kendine yabancılıkla sonuçlanır. Her şeyin en iyisi ile karşılaşması, kent insanını zor memnun olan bireylere dönüştürür.

Alternatiflerin çokluğuna karşın büyüklüğünün getirdiği bir kaos da vardır kentte . Kırsalda dolana kadar bekleyen dolmuşlar yerini, saniyesinde kalkan metrolara bırakır. Zaman öyle hızlı akar ki, kentin bir saati, nerdeyse kırsalın bir gününe denk gelir. Oysaki insan, fıtratı gereği yavaşlamaya , durmaya ve içine dönmeye muhtaç bir canlı.

Bağlantısallık zordur kentte. Kırsalda yolda düşüp bayılsan, hastaneye gidene kadar haber ailene ulaşır. Oysa kent yaşamındaki son sistem güvenlikli gökdelenlerde bile ölsen , cesedini günler sonra bulurlar. Kent insanının birbiriyle kurduğu bağlantı ve iletişimlerin çoğu gelip geçici ve sadece temastan ibaret.

Kırsaldaki sık ve samimi iletişim, aidiyet ve paylaşım ortamında ise kişiler kendilerini daha değerli görür. Kente ise sosyal sınıflar arasındaki uçurum, güvensizlik hissi nedeniyle izole bir hayatı seçmek, kişileri asosyal yapar. Kırsalda komşunun külüne muhtaçlık, kentte birbirinin aidatına muhtaç olan kat malikliğine evrilir. Güçtür kentlerin dijital şifreli sitelerinde komşu olmak.

Doğayla bağlantısını asgariye indiren kent insanı, her yeri betonlaşan alanlarında çimene ve yeşile, devasa binalar yüzünden gökyüzüne hasret kalır. Şikayet ile razılık arasında geçer ömür.

Siz kentin bir noktasından diğerine gidene kadar diğer insanlar kıtalar değiştirir. İki semt arası yolculuk dahi saatleri bulur bazen. Özel aracı olmayanlar ise , sürekli olarak toplu taşıma araçlarındaki insanların soğuk ve gergin ruh hallerine muhatap olur. Kırsaldaki insan ise, bu yolda kaybettiği vakti kendine ve sevdiklerine ayırabilir.

Araştırma sonuçları, kırsalda yaşayan insanların daha pozitif olduğunu göstermekte. Kentlerde yaşayanların ise artan stres yükü sonucunda hem daha negatif hem de depresyona yakalanma risklerinin daha çok . Milyonlarca insanın yaşadığı kentlerde , kendini yalnız hissetme oranı kırsaldan çok fazla. Üstelik bunca imkana sahip olmalarına rağmen daha da mutsuz. Bir çok psikolojik rahatsızlığın kentteki yaşam koşullarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu gösteren bir çok araştırmalar da var.

Kentlerde her kesimden insanların homojen varlığı ve buna paralel suç oranlarının fazlalığı, insanlarla göz göze gelindiği anda bir ürkmeye neden olur. Üstelik yaşadığınız muhitte, eğer altyapı da yeterli değilse, en ufak bir doğa olayı doğal felakete dönüşür. Bundandır ki , güçlü sabrı olmayanlar için kent hayatı , doğru bir tercih olamaz.

Olanaklar çok fazla olsa da, eğer maddi durum elvermiyorsa, bu olanaklar etkisiz kalır. Alternatiflerden birini seçme özgürlüğü ise, bir masaldan ibaret. Maddi ve sosyal gücü olmayan zayıfa acımaz kentin ekosistemi . Tutunamayanı yaprak gibi savurur oradan oraya.

Günümüzde tası, tarağı toplayıp kırsala yerleşmek çok da cesaret gerektiren bir iş olmasa da, varsın gecenin üçünde dışarıda künefe yemeyiverin. Varsın ultra lüks avm'lerde ilk çıkan ürüne ulaşamayın. Her karda ve yağmurda anılar biriktirebileceğiniz topraklarınızdan kopmayın yeter.