12 Eylül 1980 Darbesi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kara bir gündür. Milliyetçi-Ülkücü Hareket, Amerika’nın “bizim çocuklar”ı tarafından, vatan, millet ve kutsallarına olan sevgisinden dolayı cezalandırılmıştır.
“Ülkemizin falakasını, bizleri kullanmak isteyenlerin nafakasına tercih ettik.” diyen bir Ülkücü ağabeyimiz, 12 eylülü böyle özetlemeye çalışmış, "Mustafalar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.” diyen şehit ağabeyimiz de davasının ve çizgisinin mübarekliğini, kesinliğini ve bağlılığını darağacında böyle ifade etmiştir.
Biz Ülkücüler vatan sevgisinden katiyen vazgeçmedik, hak bildiğimiz yoldan dönmedik, doğrudan ayrılmadık ve Turan´ın düşünü kurduk. Davamızdan, bağlılığımızdan ve ülkümüzden ayrılmadık, vatanın selameti uğruna gerekirse her şeyimizden vazgeçmeye yemin ettik.
12 Eylül'de vurulduk ama ölmedik, tutulduk ama dönmedik, mermi yedik, idam yedik; pusuya düştük ama pes etmedik. Can verdik, taviz vermedik.
Unutmadık, Başbuğ Alparslan Türkeş’i unutmadık!.. Unutmadık Cunta tarafimdan idama mahkum edilen ve o karanlık günlere kurban verdiğimiz yiğit agabeylerimizi, Ahmet Kerse, Ali Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Cevdet Karakaş, Fikri Arıkan, İsmet Şahin, Mustafa Pehlivanoğlu, Halil Esendağ, Selçuk Duracık ve daha nicemizi unutmadık. Sokak sokak pusu atılıp şehit edilen Pamukçu'yu, Üzümkuşu'nu, Göncü'yü, Bender'i.. Unutturmayacagız..
Ülkü uğruna ömrünü vermiş şehitlerimizi rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz. Ruhları şad mekanları cennet olsun...
Satanlar bilmez
Kaçanlar anlamaz...