Osmanlı Hat Sanatımız

Malumunuz İslam dininde  resimlerde canlı obje çizme yasağı vardır. Bu konuda gelen hadis-i şerifler resim sanatının çizim alanını daraltınca sanatçılar çizgilere ve harflere daha fazla yönelmişlerdir.

Abone Ol

Malumunuz İslam dininde resimlerde canlı obje çizme yasağı vardır. Bu konuda gelen hadis-i şerifler resim sanatının çizim alanını daraltınca sanatçılar çizgilere ve harflere daha fazla yönelmişlerdir. Hat sanatı, aslında matematikten oluşan bir noktalama sanatıdır.

Her kalemin (kamışın) bir noktası vardır ve bu nokta büyütüldüğünde baklava dilimi gibi gözükür. Elinize aldığınız kamış kalemle her istediğiniz uzunlukta bir dal çizemezsiniz, ancak o kalemin noktalarının matematiksel hesabı kadar bir harf çizebilirsiniz

DAL HARFİ İLE GİRİŞ YAPALIM

1-Elinizdeki kamışla birbirine bitişik yukarıdan aşağıya yedi nokta korsunuz ve ancak da bu noktanın uzunluğu kadar bir dal çizebilirsiniz. Daha büyük ya da daha küçük bir dal için kalem değiştirmeniz gerekir. Yazacağınız harfe göre kalem ucu oranlarını küçültmek veya büyültmek gerekir.

2- Dal harfinin tam ortasından bir çizgi çektiğinizde 3,5 nokta aşağıda 3,5 nokta yukarıda kalmalıdır.

3- Üstten bir çizgi çektiğinizde Dal'ın alt kısmı iki nokta ve uç kısmı bir nokta olmalı bu simetri alttan çizgi çekince de yakalanmalıdır.

4- Dal'ın içerisi tam 4 nokta almalı dördüncü noktadan sonra dal harfinin son kuyruğu konmalıdır.

5- Dal'ın üst ucundan alt ucuna doğru bir çizgi çektiğimizde iç tarafta 3 nokta kalmalı 4. Nokta dışarıda olmalıdır.

6- Dal'ın başlangıcından alt ve üst olmak üzere paralel birer çizgi çizdiğimizde Dal'ın içlerinde 0,5 çizgilik bir boşluk olmalıdır.

Yani basit bir Dal harfi için bile 20 noktanın doğru bir şekilde konması ve bunların arasına çizilmesi gerekmektedir. Bir besmele çizmek (meşk etmek tabiri kullanılır) için yüzlerce noktayı doğru olarak kondurmak gerekir. Bir el yazması Kur'an ise belki de milyonlarca noktanın hatasız bir şekilde konulmasından ve bunların arasından geçen çizgilerden oluşur ve hiçbir hata da yoktur. Hat sanatında hiçbir harf asla kamışla bir defada yazılamaz, eli birkaç kez bırakarak ve tam bıraktığınız yerden başlayarak dört beş hamlede yazılır ama bu beş parça dışarıdan bakılınca tek bir parça gibi durur ve milim hata da yoktur. Devamlı düzgün nefes alıp tam hattı çizerken nefesi tutup eli hiç titretmemek gerekir.

HATTATLARIN ÖMRÜ UZUN OLUR

Eskiler ecel asla değişmez ama bu ecel nefes sayısıdır derler. Mesela 1.500.000.000 nefes alması takdir edilen kişi 50 yıl yaşarsa bu kişi hattatsa 52 yıl yaşar çünkü hat yazdığı için elin titrememesi için devamlı nefes tutmaktadır denilir. Kişi nefes sayı bitince vefat eder onun için hattatlar uzun ömürlü olur derler. (Aslında ecel gün iledir çünkü ayetlerde ecel gelince ne bir gün öne alınır ne bir gün tehir edilir denilmektedir.)

Bir hattat harfi tamamladığında genç birisi ise eli hattı hızlı yazdığından kamışın sonundan geriye doğru bir mürekkep izi gider bu genç kişilerde biraz uzun harfin sonuna siyahlık ve koyuluk katan bir izdir. Ama hattat ihtiyar ise eli yavaş yavaş yazdığından harfin sonuna yavaş gider ve harfin sonundaki koyuluk az olur tarihi bilinmeyen meşklerde mürekkep kuruluğundan hattatın gençliğinde mi yoksa ustalığında mı o hattı yazdığı böylece tahmin edilir.

EN ZOR HARF 'VAV' HARFİDİR

Bir kişinin hattat olup olmadığı yazdığı 'Vav' harfinden belli olur, hatta bazı camilere dev ebatta 'Vav' yazılır ki yazan kişi ben ustayım demek istemiş olur. Aynı zamanda 'Vav' harfi bir bebeğin anne karnındaki oturuşuna benzediğinden tevazu temsilindedir.

SANAT ZOR ZAMANDA PARA İÇİN YAPILIR

Hattat Hamit Efendi Osmanlı'nın en meşhur hattatlarındandır. Bir gün eski dönemde vapur olmadığından İstanbul'un Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçebilmek için taksi vazifesi yapan bir kayığa biner ama kayık karşıya geçerken para kesesini evde unuttuğunu anlar. Kayıkçıya param yok ama sana bir 'Vav' yazayım der, kayıkçı naçar kaldığını anlayınca eli boş kalmaktansa o ' Vav'ı alır. Gün gelir hattan ve meşkten bahseden bir sanat ekibi kayıkta muhabbet ederken kayıkçı bir ara bende bu 'Vav' var der. Bize satar mısın? Talebine biraz nazlanıp manevi değeri var falan derken bir kayık parasına satar. Gün gelir Hamit Efendi aynı kayığa biner karşıya geçince parayı uzatır kayıkçı aman efendim bir 'Vav' yazın yeter deyince Hamit efendi yooo olmaz öyle şey sanat ancak zor zamanlarda paraya çevrilir şeklinde durumu izah eder.

KÂĞIT AHARLAMA

Hattan önce üzerine yazılacak olan kağıt hazırlanır. Bir kaz yumurtası beyazı nişasta ile çırpılıp cıvık bir hamur elde edilir, aldığınız kağıda bu macun paralel olarak bir kat sürülür sonra kağıt gölgede kurutulur. Şayet kağıt güneş görürse kururken çap yapar. Birinci kat kuruyunca bu sefer macun dikine sürülerek bir kat daha atılır, o da gölgede kurur sonra bir kat daha yatay bir şekilde hazırlanan macun üçüncü kat atılarak kağıdın üzerine ince bir vernik gibi şeffaf bir kat atılmış olunur. Üzerindeki pürüz gitsin diye de bir parlak taş ile zımpara gibi hafif gezdirilir pürüzleri giderilir. Bu taş sürtme işine aharlama denilir. Artık elimizde kamışın kayıp gideceği cilalı bir hat kağıdı olmuştur şayet hattat hat meşk ederken bir hata yaparsa yaptığı hatalı bölümü dilinin ucu ile silgi gibi yaladığında hemen çıkar ıslaklık kuruyunca çaktırmadan o hatayı tekrar yazıp düzeltir onun içindir ki 'Az mürekkep yalamadı' denilir.

KAMIŞ AĞZI AÇMA

Kamış ağzı açmanın, onu avuçta tutmanın, bıçağın yönünün sonra o ucu düzgün kesmenin de birer usulü vardır. İşin en zor kısmı kaleminizi ucu yıprandığında yazdığınız hattın kalınlığına birebir uygun o ucu tekrar açmaktır ki bir Kur'an-ı Kerim yazmada bir sürü kamış yıpranmış ve yenilenmiş olur. Velhasıl biraz hat çalışsanız hat yazamasanız bile en azından bir hattın karşısına geçip matematik hesabı ile hattın ne kadar güzel olup olmadığını hemen anlar bir zevk sahibi olursunuz. Bir hattı incelemeniz nerede ise saatler almaktadır. Eski hattatlardan birisi bana sadece Bursa ulu camiindeki hatları seyretmek için Türkiye'ye geldiğini sabahtan akşama kadar günlerce camide oturup göz hesabı ile incelediğini anlatmıştı.

HAT ZOR ÖĞRENİLEN BİR SANATTIR

Genel seyri şöyledir; bir üstat ile derse başlayınca bir harfi hoca güzelce yazar ve öğrenciye nasıl yazılacağını öğretir sonra kamışı verir yarına kadar bin tane bu harfi yaz der yarın bir başka harf bir başka harf derken bütün harfler bitince tekrar başa gelinir. İlk harf olan 'Elif' harfi başka harfle birleşmediği için 'Be' harfi ile başlanır 'Be' harfi 'Te' ile ve 'Cim' ile ve 'Ha' ile diye her gün bir harf olmak üzere bütün harflerle yazılır ve böylece öğrenci bütün harfleri birleştirme şekli ile beraber öğrenmiş olur. Bir yıla harfler biter ve artık ilk cümle yazılır (Rabbi yessir vela tuassir rabbi temmim bil hayr) 'Rabbim kolaylaştır zorlaştırma ve hayırla tamamla' hattıyla başlanır. Öğrenci becerikli ise iki seneye hattı öğrenmiş olur. Bu hattı yazabilir diye icazetini alır. Tabi daha sülüs, nesh, divani, celitalik gibi on küsür hat çeşidi vardır. .

Bir gün yazımda bahsettiğim ulu camiyi seyreden üstat Buhari ile otururken birisi ismini ücret mukabili yazmasını istedi hoca efendi de zengin bir insan değildi, İsmi yazdı ve
otuz lira talep etti büyük üstat olduğu için iki dakikada meşk etti. Adam gidince hocam iki dakikada otuz lira çok değil mi diye gençliğin verdiği münasebetsiz soruyu sordum o da tebessüm ederek evlat 25 sene iki dakika dedi. Osmanlı'da yetişmiş Hamit Efendi Mustafa rakım efendi gibi onlarca meşhur hattat gelmiştir. Ruhları şad olsun. Umarım artık bir hatta bakarken oradaki emeği ve mürekkebi görmüş oluruz. Bir de hatta kullanılan is mürekkebi mevzuu var. Onu hazırlamak konusuna her tarafta koyuluğu eşit olsun diye mürekkep dövme konularına ise giremedim. Kamışın sertleşmesi için gömülmesi gibi meseleler de yazımızın dışında kaldı bu yazı biraz hat sanatına merakları celbeler diye anlatmaya çalıştım.