Peribacaları Ve İnsan Aklına Etkisi

Anlatacağım şeyler birer teoriden ibarettir. Belki de bu konuda yapılacak ilmi çalışmalar için bir vesile olur.Kaya odalarda ve kaya damlarda yatan insanlar çok keyifli bir uyku geçirdiklerini ifade ederler.

Abone Ol

Anlatacağım şeyler birer teoriden ibarettir. Belki de bu konuda yapılacak ilmi çalışmalar için bir vesile olur.

Kaya odalarda ve kaya damlarda yatan insanlar çok keyifli bir uyku geçirdiklerini ifade ederler. 'Dedemlerin bir kaya oyma odası vardı, ne güzel uyunurdu' cümlesini Kapadokya bölgesinde yaşayan birçok insan duymuştur. Uykunun tadını alamayan insanları, dingin bir şekilde uyanmanın keyfini yaşamaları için kemer odalarda veya kaya damlarında yatırmak lazımdır.

SES DUYUM EŞİKLERİ

Kur'an-ı Kerim'de herkesin bildiği bir ayet vardır; 'Ellezi yuvesvisu fi sudurinnas'( Nas suresi 5. Ayet) 'şeytan insanın göğsüne vesvese verir'.

Vesvese kelimesi Arapça vıs vıs sesinden türemiştir. Türkçesi fıs fıstır. Fısıldamak demektir. Şeytan insana fısıldar ve onun fısıldadıkları göğsümüzde bir anlam oluşturur. Basit bir tohum atar ve insanoğlu o tohumu itina ile büyütür, sonra da bu konuda şöyle düşünüyorum dedirtir. Halbuki fikir babası kendisi değildir. Bu fısıltıyı kulağımız duymamaktadır ama fikir yapımıza etki etmektedir.

İnsanoğlu belli frekanslardaki sesleri duyabilir. Bu 20 İle 20.000 hertz (hz) arasıdır. Konuşma ses aralığı ise 500-2000 hz arasıdır. Şeytanın insanoğluna olan fısıltısını duyamıyoruz yani fısıltı olduğu için bu ses 20 hz altında olan infrasonik seslerdir. İnternetten araştırdığım kadarı ile infrasonik seslerin insanı etkilediği ile ilgili bilimsel bulgulara ulaşamadım ancak belki yabancı ülkelerde bunun çalışmaları vardır. Ama ayetten anladığımız kadarı ile şeytan infrasonik ses boyutundan insanoğluna seslenmekte ve insanın düşünce dünyasına etki etmektedir.

Havada yayılı olan fakat bizim duymadığımız birçok ses ve frekans vardır. Radyo frekansları, televizyon frekansları, telefon dalgaları, tabiatın sesleri vs. bildiğimiz ve bilmediğimiz enerjiler ile gökyüzü doludur. Belki de gökyüzünü dolduran bu sesler zihnimize zarar vermektedir. Sabah kalkıyoruz ama gece zihnimiz, gönlümüz dolu bir şekilde yorgun olarak kalkıyoruz. Hatta uyanınca dinlenmeye başlıyoruz desek bile doğrudur.

PERİBACALARI VE KAYA DAMLAR ENERJİYİ KESMEKTEDİR

Kaya damlarda ya taşların kalınlığından dolayı ses dalgaları emilmekte ya da peribacalarının yapısını oluşturan tüf yapısı enerji akışını kesmektedir. Bugün bir kaya dama girseniz biraz ilerleyince telefon bile çekmemektedir ki havadaki en kuvvetli ve süreklilik arz eden frekans iletişim cihazlarıdır. Telefon frekansının girmediği yere başka frekanslar zor girer. Buralarda neden bu frekanslar kesilmektedir. Hatta bazen Kapadokya'da gezerken sağda ve solda tüf yoğunluğu olduğu büyük kitlelerin arasında asfalt yolda bile hatlar kesilmektedir. Otellerin kaya damlarında internet hizmeti verebilmek için dağıtıcı cihazlar kullanılmaktadır.

KALESİ ÇOK OLAN YERİN DELİSİ DE ÇOK OLUR

Peribacalarında yaşayan insanların atalarından kendilerine ulaşmış bir sözleri vardır. Bu söz bizler tarafından atalarımızın neye binaen söylediği belli olmayan sözlerden bir sözdür. 'Kalesi çok olan yerin delisi çok olur' derler. Kaleden kasıtları peribacasıdır. Bir bölgede ne kadar çok peribacası var ise bölge halkında o kadar çok deli vardır denilmektedir. Hakikaten bacaların yoğunlukta olduğu kasaba halkı ile istişare edince kasabalardaki delilik oranları şehirde yaşayan delilik oranına göre katbekat fazladır. Neden kalesi çok olan yerin delisi çok olur. Bu tespit neye binaen yapılmıştır.

Peribacalarının yoğunluğu nasıl insan aklına etki eder. Bununla ilgili açıklama yoktur. Ama bu inanılan bir bilgi olarak gelecek nesillere aktarılmıştır. Belki de bu o zamanki deli oranının peribacası oranına dağılımındaki bir tespitten ve gözlemden ibarettir.

Şahsen şöyle bir düşüncem var. (Bu başta da belirttiğim gibi sadece bir düşünce, bir teoridir yani ispatlanmamış ancak üzerinde düşünülmesi gereken bir fikir alışverişidir.) Bu kaya damlar havadaki frekansları kestikleri için insan huzurlu bir uyku uyumaktadır. Ama insan vücudu elektrik ile çalışan bir mekanizmadır. Yani dışarıdan bütün akımların kesilmiş olması ilk etapta keyifli bir uyku sağlar iken sonradan bunun süreklilik arz etmesi o insanlar için olumsuz etkiler doğurmuştur. Zamanla (bu zaman süreci tatil için gelip 3-5 gün kalmak yada bu bölgede birkaç ay vakit geçirmekle alakalı değil, bölge halkını ilgilendiren bu bölgede uzun yıllar geçirmek ile alakalı bir süreçtir) vücut ve zihin yapılarını bozmuştur.

Belki sırf bu konu için peribacalarında ve kaya damlarda uzun süre yaşayan insanların rüya defterlerinin tutulması lazımdır. Nasıl rüyalar görüyorlar, sık mı rüya görüyorlar, aynı rüya tekrarlanıyor mu? (ki aynı rüyanın tekrarlanması hafıza tecrübeyi kabul etmediği için kayıt edemiyor demektir) ya da rüya görmüyorlar mı? (ki hiç rüya görmemek de ayrı bir psikolojik sorundur) Bunlarla ilgili bilimsel araştırmalara ihtiyaç vardır. Bakalım atalar bu cümleyi neden kullanmışlar, bu tespitlerinde isabet etmişler mi etmemişler mi?

Bizlerin de bu söylemler noktasında uyanık olup doğru düzgün gözlemler yapmamız gerekmektedir. Sadece yaşamını tamamlayan bir insan değil etrafı hakkında neler olup bittiğini gözlemleyebilen bir yapımız olmalıdır. Coğrafya kaderin bir parçasıdır.