Sosyal Üniformitaryanizm

Abone Ol

Dünya artık global bir köye dönüşmüş durumda. Böylesi bir zeminde İnsanları üniform hale getirmek için ,birbirine benzetmek yeterli. Bu benzeyiş her alanda bizi klona dönüştürmekte.

Parmak izlerine kadar farklı olan insanoğlu, hiç olmadığı kadar aynılaşmış gibi. Özellikle internetle kardeş olan günümüz kuşağının gençlerini fiziksel özelliklerini saymaz isek, inanç, duygu ve eylem boyutunda birbirinden ayırmak çok zor.

Tekdüze bir dünya kuruluyor sanki. Adetler ve töreler küreselleşiyor. Farklı renklerinden ve fikirlerinden bahsedebileceğimiz insanlardan bahsetmek git gide zorlaşıyor. Tüm kitle, aynı kıvamda yoğrulabilir bir kütleye dönüşüyor.

Dünyanın zaman ve mekandan bağımsız olarak küçülmesi ile küresel ticaretin markaları her ülkeyi aynı renge boyuyor. Ortak ve standart zevk tarifleri geliştiriliyor. Düşünceler aynı yörüngede, yazılar aynı karakterde ve boyutta tekrarlanarak sürüp gidiyor. Gidişattaki orjinallik bozuluyor.

Deseni farklı ola da aynı kumaştan giydiriliyor inanlar. Otomatikleşen davranışlar, tek sesli , naylon ve kokusuz hayatları tetikliyor .Tek frekanslı duruşları dayatıyor birileri durmadan. Hep aynı yanlış şıkkı işaretleyen sınavzedeler gibiyiz.

Değerler hiç olurken, mutluluk şov haline dönüşüyor. Kameraya gülümseyenler ışıklar kapanınca yastığının köşesine sarılıp hiçliğine ağlıyor. Tektipleşen ürünlerle hayatını dekore edenler, silikleşen bir kitlenin kucağında uyuya kalıyor.

Ülkelere , şehirlere ve kişilere özgü farklılıklar , kapitalist açgözlülüğün kıskacında yok ediliyor. Moda denilen teşhir ve tesir metodu üzerinden, insanın beğenilerini de tektipleştiriliyor.

Rutinlerle boğuşup robotlaşmak , modern zamanın en bilinen virdi. Tanımlar hep boşla dolu arası, yarıma yer yok gibi. Sesler, hep aynı notaların kullanıldığı bir melodi silsilesi.

Cazibesini kaybediyor gibi hayat. Bütünleşik özellikleri ile karakterize edilen bir dünyaya doğru ilerliyor insanlık. Masallardaki ve efsanelerdeki karakterler aynı jargonda konuşturuluyor. Doğumlar, yaşamlar , savaşlar ve ölümler aynı bakış açısının ritüelleri sanki.

Hızla gelişen ve giderek yoğunlaşan tektipleşmeler, karşılıklı bağlar ve bağımlılıklar ağına dönüşüyor. İşin acı tarafı da, insanların bunu özgür iradeleri ile seçtiklerini düşünmeleri. Bu paranoya tüm toplumların bilinçaltına yerleşmeye devam ediyor.

Bu süreçte, sürüp giden bu tekdüzeliğe rest çekmek , insanoğlunun orjinalliğini korumasının en kestirme yolu. Bilinir ki, trafikte en çok kaza yapılan yollar, virajlı olanlar değil, düz otobanlardır. Zira monoton bir çizgide giden insanın, belli süre sonra tüm reflekslerini askıya almaktadır. Hayat ta böyle.

George Orwell'in dediği gibi ''Gerçekten acınması gereken kişi, başından beri boş ve tekdüze hayat yaşayan, işlenmemiş bir zihinle yola çıkan kişidir ..''

Her insan ayrı bir kanat gibidir. Aynı gövdede ama ayrı tarafta olduğunu unutmadan , beraber yaşamalı. Rutini bozup tekdüzeliğin çarkına çomak sokmanın fıtratın gereği olduğunu hatırlamalı. Hayatın altını üstüne getirmekten korkmamalı, Belki de altı üstünden daha güzel olabilir, kim bilir.

Unutmayın, hastaya bağlı monitörde zikzaklar varsa, orada hayat var demektir. Tekdüze çizginin ve hayatın anlamını herkes geç olmadan öğrenmeli !