Sürümden Kaybediyoruz

Abone Ol

Kazanmak, günümüzün efsunlu kelimelerinden birisi. Herkes kazanan insanları alkışlıyor, onların sahip oldukları güç ve şöhret, onlar kadar bizim de başımızı döndürüyor. Artan niceliğin bedelini, hayatımızdaki nitelik düşüşüyle ödüyoruz.

Dünyayı kazanan insanlar ruhlarını kaybediyor. Topyekün bir aldanış, külli bir yanılsama bu. Az kazanıp çok kaybetmenin şuursuzluğu. Bilançosu hep eksilerde olan bir mizan bu. Kazanırken kaybetmek dedikleri bu olsa gerek.

Sürekli yarış halindeyiz çünkü . Yarışı önde göğüslemek gibi görünmez bir emir verildiğini telakki ediyoruz. Dirsek atmanın, çelme takmanın caiz olduğu bu yarışta, kazananlar kaybedenleri umursamadıkları gibi, 'kazanma eşiği' de giderek yükseliyor.

Birbirimize bakışımızda ne muhabbet ne şefkat ne merhamet var artık. Baktığımızda güzelliği değil, kusuru, yanlışı, çirkinliği, ayıbı arar olduk . iki gözle güzel bakamadığımızdan , bir güzel görmeyi de kaybettik. Bir barkot okuyucu gibi süzdük her şeyi. Göz göze bile gelemedik kendimizle.

Kulaklar yanıbaşındaki feryadı duymaya bile mecalsiz. Kulak kabarttığımız dedikodular, vicdanları sağır etti. Kulak asmadığımız çığlıklar , gürültünün içinde silinip gitti. Duymamazlıktan geldikçe duyarlılığımızı kaybettik.

Kollarımız en yakınımızdakini bile kucaklamaktan bihaber. Yaşam alanımızı ''ben ''üzerine inşa edip birbirimize ilgiyi kaybettik. Agresif, saldırgan ve yargılayıcı insanlar olduk. Kabalaşıp hoyratlaştık. Çağırmayı unutup, ötekini berikini kendimizden itip uzaklaştırdıkça, yalnızlaşıp bütünleşmeyi kaybettik.

Kimsenin kalbimize girip hayatımızda yer etmesine, hikayemize nüfuz etmesine izin vermedik. Kaybetmekten çok kazanmaktan korktuk. Oysa dünya fani ama sevgi baki idi , bilemedik.

Lügatlar dolusu kelime öğrendik. Yaldızlarla süsledik külliyatları. Kütüphaneler inşa ettik bilmem kaç bin eserden mütevellit . Okuduk ta okuduk. Her gün binlerce kelimeye hoyratça dokunduk, kelimeler bize dokunmadan. Bilgiyi yoğunlaştırdık ama manayı kaybettik. Manayı kaybeden neyi buldu ki ?

Para için okuyup, para diye ter döktük. Birbirimizi para için kırdık, çiğneyip geçtik. Daha çok para kazanmak için eşimizi, dostumuzu, çocuklarımızı, anne ve babamızı ihmal ettik. Geleceği (!) kazandığımızı sandık ama şimdiyi kaybettik. Kazandıkça kazandık ama bereketi kaybettik.

Kazanmayı mutlulukla özdeşleştirdik. Bir insan için 'kazandı' dediğimizde, sanki aynı anda 'mutlu oldu' da demiş olduk . İnsanlığın kaybettiği bir yerde insan ne kazanabilirdi ki ? Belki de kazandım zannettiklerimiz sadece arkamızda bıraktığınız çöplükten ibaretti. Bilemedik ve yanıldık.

Tek tek kazanıp sürümden kaybettik. Her vasıtayı meşru görerek kazanan modern toplumun 'kazanç mahkûmu' insanlarına 'Kazanırken neyi kaybettik ?' diye sorduk hep. Oysan neden kaybettiğimiz, neleri kaybettiğimizden daha acil cevap bekleyen bir soru idi. Onu da bilemedik.