Ahlak matematik ile hesaplanabilir mi?Bir adamın ne kadar erdemli, dürüst ve de cömert olduğunu hesaplayarak bulabilir miyiz?Matematik eşyayı anlayabilmemiz için oluşmuş bir bilimdir. Kelimelerin ifadelere yetişemediği yerlerde meseleler

Ahlak matematik ile hesaplanabilir mi?

Bir adamın ne kadar erdemli, dürüst ve de cömert olduğunu hesaplayarak bulabilir miyiz?

Matematik eşyayı anlayabilmemiz için oluşmuş bir bilimdir. Kelimelerin ifadelere yetişemediği yerlerde meseleler bir oran ile anlatılabilir. Bunun görsel yansımasına da geometri denmiştir.

Etrafımızdaki bütün eşyalar hesaplanabilir bir moddadır. Evimizin kapısı dikdörtgendir, çatısı üçgendir, pencereler karedir, sandalyemiz, kalemimiz, lambamız hep bir geometrik şeklin kısımlarından oluşmuştur.

Hatta Picasso, resimlerinde insanın da matematikten oluştuğunu söylercesine gözü üçgen yüzü dikdörtgenlere bölerek göstermeye çalışmıştır.

Bugünkü tıp ilmindeki problemlerden biri de insanı matematiksel olarak çözmeye çalışmaktır. Tansiyon şu, olması gerekir nabız şu kadar. Kandaki filan oran 4 olması gerekirdi 8 olmuş sekiz dördün iki katı ise yüzde yüzlük bir artış var gibi hastalık denilen problemi çözmeye çalışmaktadır. Yaptırdığımız tahlillere baktığımızda da hep sayıları görmekteyiz.

PEKİ, AHLAK HESAPLANABİLİR Mİ?

Ahlaklı yaşamanın karşılığı bire bir toplumda bir değer oluşturmadığı ve daha çok inanca dayalı olduğu için bu konu biraz bakir bırakılmıştır. Halbuki asıl bunun için çalışmak gerekmektedir. Ama ahlaksızlık bir şekilde yeni bir hesaplama yolu ile hukuka bağlanmıştır.

HUKUK AHLAKTIR.

Hukuk, ahlaksızlık oranını aşağıdan yukarıya doğru olmak üzere ceza yollu bir sisteme bağlamıştır.

Örneğin; kırmızı ışıkta geçmek bir ahlaksızlıktır (hukuk ihlalidir) ve yapmış olduğumuz toplumsal ahlaksızlığın cezası 133 liradır. Ama aşırı hız yapmak kırmızı ışıkta geçmekten daha büyük bir ahlaksızlıktır. Cezası 200 liradır. Ne kadar hız yaparsanız o hızın toplumsal saygısızlığı nispetince cezasını öderiz.

Davranışlarımızdaki düzen ya da düzensizlikler toplumsal hukukun verdiği oranlar nispetince artar veya azalır. Bazı toplumların ahlaksız görmediği meseleler bazı toplumlarda büyük ahlaksızlıktır.

Daha büyük ahlaksızlıklara, iş ile alakalı ise iş mahkemesi bakar. Ceza ile alakalı bir ahlak suçu ise ceza mahkemesi bakar. Ağır bir ahlaksızlık ise (bu vatanın ekmeğini yiyip yediğin tasa ihanet ediyorsanız) ağır ceza mahkemesi bakar yani ahlaksızlıklar içinde bulunduğumuz devletin hukuk yargısı içerisinde bir karşılığını bulur.

MODERN HUKUKUN ÇIKMAZLIĞI MATEMATİK ORANLARININ HER KESİME EŞİT UYGULANMASIDIR.

Dünya hukuklarının çıkmazlarından birisi de eşitlik ilkesidir. Eşitlik bireylerin maslahatları ve farklılıkları gözetilmeden herkesi aynı emsal gösterip eşitliği ise adalet kavramı ile ifade etmekten kaynaklanmaktadır. Kaçak elektriğin cezası 2000 lira olsun, filan fabrika veya filan gariban aile ya da yanlışlıkla hat çekilmiş bir daire de olsa hepsi yargıda eşittir deyip ortak matematiksel ceza kesmek dünya hukukunu kendi içinde kilitlemiştir. Bu bundan dolayıdır ki hakemlik ve uzlaşma kurulları getirilmiş ve siz hukukun genel kurallarına bakmayın kendi aranızda bunlara bir çözüm bulun konuşun meseleye kalbiniz yatsın sonra biz onu onaylayayım demişlerdir.

TARİHTEKİ İSLAM DEVLETLERİ DE TEK MEZHEBE BAĞLILIĞI İLE HATA YAPMIŞLARDIR.

Tek mezhep olayı toplumsal olayları çözmede bütün kuralları halkın farklı kesimlerinde yaşayan insanlara eşit bir şeklide dağıtmaya başlayınca zulmetmeye başlamıştır. Halbuki İslam hukuku genel kurallar çerçevesinde değil, meseleye genel bakış ile hükmeden canlı bir hukuk sistemidir.

İslam'da zaman, mekan ve şartlar değiştikçe hukuk da değişir. Bir adam peygamberimize gelir oruçluyum eşimi öpebilirmiyim der? Hayır cevabını alır. Biraz sonra Hz. Ömer gelir oruçluyum eşimi öpebilirmiyim der evet cevabını alır. Bu önceki adama yapılmış bir hukuksuzluk değildir. Gelen kişi gençtir yeni evlenmiştir sadece eşini öpmekle yetinmeyebilir ama diğeri Ömer'dir daha ihtiyardır ona göre hüküm verilmiştir.

İşte mezhepleri ve görüş farklılıklarının çokluğu İslam'ın ne kadar canlı bir hukuka sahip olduğunu gösterir. Maslahat ve mesalihi mürsele ile şartlar bireyler ve zemine göre değişip bireysel fetvalar verilir. Fetva genelin değil bireyindir.

Bir örnek daha vermek istiyorum:

Kadıya bir mesele gelir; adam hanımına kızmış üç kez boş ol demiştir Hanefi anlayışına göre bu adamın hanımı bütün talakları ile boş olmuştur ayrılmaları gerekir ama Şafi mezhebine göre aynı mekandaki ardı ardına söylenen üç söz aslında bir olan sözü teyit etmektedir. Yani tek hak gitmiştir. Adam 65 yaşında teyzem 60 yaşında, beş çocuk on torun siz boşandınız imamı Ebu Hanife böyle diyor herkese aynıdır derseniz iki kişiyi değil bir sülaleyi ayırırsınız. Burada hakim maslahata ve pişmanlığa bakar, şafi adamı mesele hakkında korkutur şafi mezhebi ile amel eder. Ama yeni nikah kıyılmış daha düğün olmamış bir genç eşine üç kez boşadım derse hakim evlilik müessesesinin ciddiyetini anlayamayan diline hakim olamayan gence ilerde kocaman bir aile dağılmasın diye meselede Ebu Hanife böyle buyurmuştur artık gelin hanım boştur sende onu alamazsın diyebilir.

Velhasıl ahlaksızlığın matematik oranları nispetince hesaplanması güzeldir ama bunda eşitlik değil maslahat ilkesi nispetince değişen oranlar koymayı becermeliyiz yoksa eşitlik zulme dönüşür vesselam.

Unutulmamalıdır ki; İslam'da eşitlik yoktur ADALET vardır.

Rabbim bizleri adaletten ayırmasın. Âmin.