İnsanoğlunun bu dünyada hayatını devam ettirebilmesi için bazı şeylere ihtiyacı vardır. Bunlardan birisi de Abraham Maslow’un insan ihtiyaçları hiyerarşisi piramitinde belirttiği gibi “çevre”dir. Çevre ile sağlam iletişimler k

İnsanoğlunun bu dünyada hayatını devam ettirebilmesi için bazı şeylere ihtiyacı vardır. Bunlardan birisi de Abraham Maslow'un insan ihtiyaçları hiyerarşisi piramitinde belirttiği gibi 'çevre'dir. Çevre ile sağlam iletişimler kuramayan birey yalnızlık başta olmak üzere bir takım psikolojik sorunlar yaşayabilir. Yani biz elaleme muhtacız, bir anlamda elalem de bize muhtaçtır. Çünkü bizler de bir başkası için elalem sınıfındayız.

Elalem konusu oldukça büyük ve aynı zamanda çok karışık, kullanım alanı geniştir. Yerine göre otorite sağlamak için kullanırız, bazen savunma olarak, öyle zamanlar olur ki kabullenemediğimiz, kıskandığımız durumlarda da elalemden yardım umarız.

Kimdir bu elalem?

Kısacası elalem, ilişkide olduğumuz ve karşılıklı menfaatler beklediğimiz herkestir.

Şunu öncelikle belirtmeliyim ki insanın her zaman elaleme ihtiyacı vardır fakat 'elalem ne der' düşüncesine ihtiyacımız yoktur. Elalem ne der düşüncesinin kaynağı korku ve endişe enerjisidir.

Bu düşüncenin zihinlere girişi çocukluk dönemlerinde başlar. Aileler çocuklarının, içinde bulundukları toplumun örf, adet, gelenek ve alışkanlıklarına uymayan davranışlarda bulunmalarını önlemek için elalem mekanizmasını kullanırlar. Bu davranış kısa vadede çözüm olsa da ancak gelecekte çocuğun hayatını olumsuz yönde etkileyecektir.

Şimdi birlikte bu durumu daha iyi anlamamızı sağlayacak bir senaryo hayal edelim:

Ailenin küçük çocuğu yaşı biraz ilerlemesine rağmen henüz tuvalet alışkanlığını edinmemiş ve bez kullanmaktadır. Aile bu soruna kendi çabalarıyla bir çözüm üretememiştir. Osman amca ve eşi bir gün aileye misafir olarak gelir. Konuşma dönüp dolaşır ve çocuğun hala bez kullandığından bahsedilir. Bu durum misafirler tarafından biraz yadırganır haliyle. Baba çocuğuna hissettirmeden Osman amcadan 'kendi çocuğuna' kızmasını ister. Osman amca da iyi niyetle kendinden yardım istendiğini düşünerek ve ses tonunu kalınlaştırmış olarak çocuğa: ' Ne kadar ayıp, sen hala bez mi kullanıyorsun. Bir daha duymayayım, millet duysa ne der, herkes sana güler.' Osman amca hızını alamaz ve: 'Bak bundan sonra çişin gelince Annene söyleyeceksin yoksa ben adamın şeyini ... ' diye devam eder.

Bu hikayede ki karakterlerin bilinçaltlarında kısaca neler olup bittiğine birlikte bakalım:

Çocuğun bilinçaltına :

Osman amca korkulacak kişi olarak kodlanmıştır. Bundan sonra Osman amca ismini duyduğu her an bu yaşadıklarını hatırlayacak ve korkup strese girecektir. İleride içinde yaşadığı toplumun inançlarına, geleneklerine ve alışkanlıklarına aykırı davranışlarda bulunmaktan çekinecektir. Çünkü verdiği kararlarda olumsuz sonuçlar alacağı korkusuyla elalem ne der kapanına kısılacaktır. İşin bir başka üzücü tarafı, Baba çocuk için pasif kalmış ve Osman amcanın azarlamasına karşı çocuğu savunarak korumamıştır. Böylece çocuğunun bilinçaltına Baba negatif bir kayıt olarak geçmiştir.

Osman amcanın bilinçaltında neler olmuştur?

Baba yardım istemekle Osman amcaya kendi çocuğuna müdahale etmesinin kapılarını açmıştır. Osman amcanın bilinçaltında bundan sonra çocuğun yaptığı her olumsuz davranışta (kime göre olumsuz) uyarma, kızma gibi yetkilere sahip olduğu düşüncesi yerleşmiştir. Aile de buna sessiz kalacaktır, çünkü karşılıklı menfaat ilişkisi oluşmuştur.

Peki Baba'nın bilinçaltında neler yaşanmıştır?

Baba için Osman amca bundan sonra çocuğu kontrol altında tutmayı sağlayan korkutma aracıdır. Mesela: 'Yiyecekmisin yoksa Osman amcayı mı çağırayım' gibi ve buna benzer yüzlerce örnek. Baba veya Anne bu yaptıklarını sözde iyi niyetle yapmaktadırlar fakat gözden kaçırdıkları şey ise: Bu tarz davranışların bilinçaltlarında çocukları ile aralarına kalın duvarlar ördüğüdür.

Başkalarının yaşam tarzlarına müdahale etmek onların kaderleriyle oynamakla aynı anlamı taşır.

Çocuklarımızı tamamen özgür mü bırakmalıyız?

Tabi ki hayır, yapmamız gereken tek şey hem kendimiz hem de çocuklarımız için vereceğimiz kararlarda 'bilinçli' olmaktır.

İyi de benim inançlarım alışkanlıklarım bu şekilde kökleşmiş, atalarımdan böyle görmüşüm bunları nasıl değiştirebilirim?

Bu yazıyı okuduktan sonra arkana yaslanıp derin birkaç nefes al ve rahatla!.

Şimdi kendine sor, 'Ben bu dünyaya niçin geldim? Kendi hayatımı mı yaşıyorum yoksa başkalarının benden istedikleri ve onların mutlu olacakları bir hayat mı bu yaşadıklarım? Elalem ne der düşüncesi ile yaşamak benim ve çocuklarımın hayatını, hayallerini, huzurunu nasıl etkiliyor? Ve benim gerçekten istediğim şey bu mu?'

Evet sevgili dostlar sadece bu sorulara cevap aramanız bile sizin 'farkındalığınızı' artırarak 'değişimi' başlatacaktır.

Başka insanların fikirlerinin bizleri etkilemesinin sebebi kendimize ait hayallerimizin, hedeflerimizin olmaması ve gerçekten bu hayatta ne istediğimizi bilmememizden kaynaklanır. Unutmayın, odak noktanız nerede olursa enerjiniz oraya akar. Kendinizi her daim çevreye bağımlı olarak yaşamaya odaklarsanız ister istemez bu düşünceyi besleyerek büyütürsünüz ve sizi kontrol altına alır.

Şu hikaye bakış açısının ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlatmaktadır:

- Hz. Peygamber ashabıyla beraber yürürken yol kenarında bir köpek ölüsünü görürler. Sahabelerden bazıları "Bu leş çok pis kokuyor" derler. Olayların her zaman güzel tarafına bakan Allah Rasûlünün sözleri: "Köpeğin ne güzel dişleri var!" olmuştur.

Sevgili dostlar, bataklığa bakan pis kokuyu, gül bahçesine bakan mis kokuyu hisseder. Eğer elalem ne der endişesi ile yaşarsanız, inanın ki hayatınız bir bataklığa dönüşecektir.

Peki çözüm nedir, nasıl kurtulabiliriz bu elalem çetesinden?

Üzgünüm, ne yazık ki kurtulmak gibi bir şansımız yok. Bir sorundan kurtulmanın yolu kurtulmaya çalışmamaktır. Siz ne kadar iyi şeyler yapsanız, onları mutlu etmeye çalışsanız da her zaman söyleyecek bir şeyler bulacaklardır. Yapılması gereken çevreden gelen ya da gelecek olan eleştirileri olduğu gibi kabullenmektir, direnç göstermemektir. Çünkü direnç göstermek için enerji harcarız yani ihtiyacımız olan enerjiyi karşı tarafa aktarmış oluruz. Bunun yerine değer yargılarımızı gözden geçirmeliyiz, kendimize ve ailemize ne kadar değer veriyoruz? Eğer elalemi mutlu etmek uğruna bizim ve aile fertlerinin huzuru kaçıyorsa burada sevgiden ve değerden bahsetmek ne kadar doğrudur? Zihnimizde ki olumsuz düşüncelerin bizi kontrol altına almasına izin vermemeliyiz.

Unutmayın! 'Değişim Zihinde Başlar'

Hayatınızın neşe, kolaylık ve huzurla geçmesi dileğimle. Kurban Bayramınız Kutlu olsun. Sevgiyle kalın...

Mulla BALCI

Profesyonel Koç / NLP Uzmanı / Eğitmen