Yaşadığımız modern iş toplumu kendi hastalıklarını da sürecin doğal hali olarak yanında getirdi. İş toplulukları bir taraftan robotları insan yapmaya çalışırken diğer taraftan da insanları robotlaştırdı.

Yaşadığımız modern iş toplumu kendi hastalıklarını da sürecin doğal hali olarak yanında getirdi. İş toplulukları bir taraftan robotları insan yapmaya çalışırken diğer taraftan da insanları robotlaştırdı. Düşünme denilen olgu bile sadece hesap kitap işlerine indirgendi. Analitik düşünme metodu modern toplumun düşünce sistemi haline geldi. Hayatta kalma kaygısı toplumun her bireyini tehdit eder bir hale geldi. Hayat hiç bu kadar anlamsız olmamıştı.

AKTİF OLMA DİYALEKTİĞİ

Varlığımızın inşasını sanal alemlere kaydırdı. Ne kadar aktif olursan o kadar özgürsün yanılsaması yer edindi ki bu da paradoks bir özgürlük oluşturdu. Avcılar aynı zamanda bir av oldu. Sömüren aynı zamanda sömürülen konumuna düştü. Meşgul insanların en büyük eksikliğinin daha büyük bir meşguliyet bulamamaları olarak lanse edildi. Performansın yoksa hayatta yoksun olgusu, insanlığı törpü yalayan ve yaladıkça kendi kanını emen, emdikçe keyif alıp daha çok kan yalamak isteyen köpeğin durumuna getirdi.

İletişim ve üretim hastalığı toplumda varlığını korumak için insanlara çaba sarf ettirirken bizlere hayatımızı farkına varmadan törpülettirdi, bu da herkes için tükenmişlik sendromunu yanında getirdi. Artık insanlar için kurtuluş hayallerinin en önünde kalabalıktan sıyrılıp inziva hayatına çekilme senaryoları aldı. Kendini zorla kabul ettiren hayattan kaçma projesi özgün bir proje olmadı, olamazdı da. Zira bu bize kutsal kitabımızda daha mükemmel donanıma sahip peygamberlerin bile yapamadığı bir süreç olduğu tasviri ile gelir. Hz. Yunus (a.s.) yaşadığı toplumdan bıkıp Allah'tan inziva talep eder, Allah da onu balığın karnına, karanlıklara yerleştirir. Bunun üzerine Hz. Yunus (a.s.) bu talebi için pişman olur. Ancak baktığımızda bir peygamber bile bu hayata dayanmakta zorlanıyor deriz.

  1. der ki "çok isteme verilir", talep edilen hayat daha zor olabilir bu sebeple çok değil hayırlısını istemek lazımdır. Siz de bir gün toplumdan kaçmak, uzlet halini almak isterseniz bakın bunun örnekleri var pişman olursunuz. Uzlet toplumun dışında değil toplumun içinde yapılması gereken bir iştir. Kendine ve ailene değer oluşturmaktır. Aslında şu hastalık günleri bizi biraz dinlenmeye itti. Sıkıcı gelmesi toplumun bize baskıladığı yarıştan uzak kalmamızdan kaynaklanmaktadır. Ama aslında belki bir rahmettir. En değerli varlıklarınla berabersin ve kaçamıyorsun, ikide bir eline telefon alıp kaçmaya çalışmaya da gerek yoktur. O yarışı kimse kazanamamıştır.

ÂLEM ALTI GÜNDE YARATILDI

Görmez misin Allah alemi altı günde yaratmış yedinci gün arşa yerleşmiştir. Yahudi ve Hıristiyanlar bu arşa oturma işini dinlenme olarak algılamışlardır. Halbuki Allah yorulmaz ki dinlensin sadece kendisi kullanılmaz olanın da kullanılabileceğini kullarına göstermiş oldu.

Ara zaman dilimi vardır. Bu dilimler biz faniler için farkındalık zamanlarıdır, huzur zamanlarıdır. İçkin bir yorgunlukla tükenmeden bu günleri bir fırsat bilin, sessizlik ve dinlenme sizi tehdit etmesin. Bu günler arkadaşlık için, aile için özel bahşedilmiş günlerdir. Biraz arkaya çekilip hayatım nasıl gidiyor gözlemleyim diye kendiniz için böyle günlere ihtiyaç vardır. Muhasebenizi yapın ve size sunulan bu vakitlerde eksiklerinizi gidermenin yollarını arayıp giderin. Alışırsanız seversiniz... Ailenize, kendinize ve kulluğunuza vakit ayırın. Hayırlı dinlenmeler...