Hiç tufeyli gördünüz mü? Memleketimizde de bilinen meşhur tufeyliler vardır. Hatta halk arasında bu kişilere 'yıkım ekibi' de denilir. Arapça bir tabirdir. Tufeyli, davet edilmediği yemeklere iştirak eden, yerken arkada bir şey bırakmaksızın tüketen kişilere denir. Yıkım ekibi denmesinin sebebi de arkalarında harabe bırakmalarındandır. Daha çok düğünlerde ve cenazelerde ortaya çıkarlar. Ölenin kim olduğunu, ya da evlenenin kim olduğunu bilmeseler de kulakları seladadır. Düğünlerde öyle samimi ve içten konuşurlar, öyle kucaklaşırlar ki dışarıdan gören düğün sahibi ile aralarında bir bağ var zanneder. Tufeylilik tarihin derinliklerinden gelen kadim bir meslektir. Beni Katafan kabilesinden gelen Tufeyl isimli bir adama nisbet edildiği zannedilir. Bu davranışı sergileyen insanlara Tufeyli denir. Tarihin gizemli sayfalarında adı geçen meşhur Tufeyliler vardır. Beş kişinin toplanacağı yemeklere katılıp her birine diğerinin arkadaşı havasını verip onlarla beraber yiyen içen kişidir. Dışarıdan bir mekana yemek vakti girip kendini sofraya davet ettirip ev halkından daha çok yiyen adamın vasfıdır.
TUFEYLİ HİKAYELERİ
Muhammed Bin Sait anlatır: 'Bir gün Tufeyli birine: 'Yazıklar olsun sana! Davet edilmediğin yere gidip haram yiyorsun!' denince Tufeyli itiraz eder: 'Ben yemeğe davet edilmeden oturmam. Yemek zamanı cenaze evine giderim. Kadınlar bölümüne yönelip yürümeye başlarım. Tam o sırada ev sahibi 'Sizi şöyle alalım, buyrun sofra hazır.' deyince, ben de madem ki beni yemeğe davet etti o zaman yemeğe icabet edeyim diye yerim.' der.'
Tufeylinin biri güzel taşlı bir yüzük edinmiş. Yemek zamanı takar, yüzüğünü ön plana çıkarırmış. Yüzüğün taşına biraz zor anlaşılan bir hat ile 'yemez misiniz' yazdırmış gözü yüzüğe takılanlar kelimeyi çözüp seslice 'yemez misiniz' deyince tufeyli bu cümleyi bir davet olarak kabul eder ve yemeğe otururmuş.
Bir ev sahibi, tufeyliye sordu: 'Sen de kimsin?' Tufeyli: 'Ben seni davet için birini gönderme
zahmetinden kurtaran kişiyim.' dedi.
Tufeylinin birisi yemek davetinde önündeki kızarmış tavuk ile konuşurken konuşması duyulur. 'Seninle mahşerde hesaplaşacağız beni bu hallere hep sen düşürdün' der.
Tufeylinin biri bir mekana uğradı. 'Hadi yemek yap.' dediler ben, 'Ben yemek yapmayı bilmem.' dedi. 'Eti parçala.' dediler, 'Elimi keserim, sakarım.' dedi. 'Yemek pişti bari kaplara bölüştür.' dediler, 'Yere dökerim diye korkarım.' dedi, 'Buyur ye bari.' dediler, 'Size bu kadar muhalefetten utandım, artık ne derseniz onu yapacağım.' dedi ve baş köşeye oturdu.
MODERN TUFEYLİLİK
Bu tür tabir ve hikayeler aslında toplumda yapılması gereken işler ve yapılmaması gereken işler hakkında öğretici bir hikayecilik sistemidir. Eskiden hikayeciler olurdu, köy köy gezer hikaye anlatırlardı ama anlattıkları hikayeler birer masal değildi. Her biri ayrı ayrı bir eğitici hikayeydi. Kaynağına bakıldığında dinin öğretmek istediği bir gerçeği anlatan hikayelerdir.
Ebu Davut (Kitabul Etime 3741) Süneninde yemeğe davet edilip gitmeyenler hakkında 'Allah
ve Resulüne isyan etmiş' ibaresi geçerken çağırılmadığı yere gideni de 'hırsız' vasfıyla nitelenmiştir.
Davet edildiğimiz bir yere imkan nisbetince gitmek gerekir ama ev sahibine önceden haber vermeden bir kişi daha götüremeyiz.
Ebu Malik ertesi günkü davet edildiği eve bir gün önce gidip yarın için çocuklarını getirip getiremeyeceğini ev sahibine sordu (çocuk ne yiyebilir ki demedi) ev sahibi ise müsaade etti bugün yemek hazırlanmadan önce telefon açıp 'Bir misafirim var getirebilir miyim yoksa biz bize mi yiyelim, daha mı iyi olur ne dersin?' şeklinde, ev sahibinin razı olmadığında reddetmek için zorlanmayacağı bir cümle ile kapı aralayıp sormak gerekir. 'Üç kişi geliyoruz haberin olsun.' olmaz.
Eskiler davet edilmediği sofraya oturana bir tokat ev sahibinin şuraya otur diye yer gösterdiği yere oturmayan da iki tokadı hak eden demişlerdir. Ola ki denk geldiğimiz bir sofraya davet olursa, sonuçta sofra haziruna göre hazırlanmıştır, dışarıdan gelen tadına bakar ama içe sine yemeğe gömülemez. Kadim alimlerden İbni Sirin, bir yemeğe davet edildiğinde evinde bir şeyler atıştırıp gidermiş kendisine bu hal sorulduğunda tüm açlığımı üzerine yıkmak istemedim dermiş ne kadar nahif bir davranış...
Davet edilen yerlere basit bir şey bile olsa bir ikramla gitmek gerekir bu görgü ve görenekten gelir. Ev sahibini uzun oturup yormamak gerekir, uzun oturup ev sahibine yük olan da Tufeyli sayılır. Eskiler bu durum için: 'Misafirin azizi konar, göçer kuş gibi. Misafirin kötüsü oturur baykuş gibi.' demişlerdir.
Misafirden güzel bir şey yoktur, misafire ikram iman belirtisidir. İki taraf için de bu davetin bir sadakayı cariye olması için misafirlik ahlakına uymak, tufeyli olmamak lazımdır.