Bir zamanlar İstanbul’u titreten gaddar, vahşi, acımasız insanlar vardı. Bunlar dönemin idari boşluğundan yararlanıp Ali kıran baş kesen olmuşlardı.
Bir zamanlar İstanbul'u titreten gaddar, vahşi, acımasız insanlar vardı. Bunlar dönemin idari boşluğundan yararlanıp Ali kıran baş kesen olmuşlardı. Kesik Nikola, Piç Ardaş, Şık Manol gibi Ermeniler; Odesalı Kosti gibi Rumların yanında Konyalı Osman, Arap Hüsnü gibi Türk olanlar da vardı.
Kendilerine kabadayı diyen bu şehir eşkıyalarını meşhur yapan şeyse acımasız olmalarıydı. Para için hem de beş para için gözünü kırpmadan adam öldürmeleriydi. Kendilerine göre raconları ve bedelleri vardı. Parasına göre kulak, parmak, burun kesme, karın deşme, günlük dayak atma veya haraca bağlama seçenekleri vardı. Daha ileri gidilirse kendi isteğiyle ya da başka birinin tutmasıyla öldürme eylemine kadar giderdi iş.
Sadece şehir değil kırsalda halka 'tü lanet' dedirten eşkıyalar vardı mesela. Damat İbrahim Paşa döneminde Anadolu'yu kasıp kavuran Kara Nasuh gibi, çağımız döneminde meşhur olan Hamido gibi.
Kabadayılıkla eşkıyalığı ayır etmek gerekir aslında. Çünkü kabadayılar bazı yönleriyle gerekli insanlardı. Mahallenin koruyucularıydı, zayıfların yanındaydılar ve –bazıları hariç- kesinlikle gasp gibi, cebren para alma gibi, keyfi dayak atma gibi eylemleri olmazdı. Kabadayı adamların çoğu mertti.
Eşkıyalar öyle değildir. Her ne kadar büyük oyuncu Şener Şen'le özdeşleşen 'eşkıya' filmindeki karakter buna uymuyorsa da eşkıyalar yol kesen adam öldüren zengin fakir ayrımı gözetmeden para gasp edenlerdi.
Nereden nereye!...
Şimdi de felaketlerde türeyen fırsatçı eşkıyalar türedi.
Depremzedeye giden yardım tırlarının önünü kesen eşkıyalar.
Garibanların arsalarına çöken eşkıyalar.
Devletin kasasından milyarlar dolandıran eşkıyalar.
Isıtıcı, battaniye, soba, ilaç, hijyen maddeleri gibi kıymetli eşyaları taşıyan kamyonları çevirip içlerini boşaltan eşkıyalar.
Araba kiralama adıyla, eşya taşıma adıyla, yardım etme adıyla, hurda araba alma adıyla kısaca herhangi bir kılıfla depremzedeymiş, zor durumdaymış demeden çalıp çarpmak için her yolu deneyen eşkıyalar.
Hiç değilse eskiden belliydiler uzak dururdun kurtulurdun. Şimdi kimin eşkıya olduğu da belli değil ki kimden sakınasın.
Allah belanızı versin ne diyeyim.