Bilgi edinmenin diğer bir yanı da gezip görmektir. “Çok okuyan mı, çok gezen mi bilir?” sorusunun cevabında gezip görmenin ağırlığı vardır. Bu gezmeler bilgi ile bütünleştiğinde sanırım seyahatler amacına daha iyi ulaşır. H
Bilgi edinmenin diğer bir yanı da gezip görmektir. “Çok okuyan mı, çok gezen mi bilir?” sorusunun cevabında gezip görmenin ağırlığı vardır. Bu gezmeler bilgi ile bütünleştiğinde sanırım seyahatler amacına daha iyi ulaşır. Her Türk yurtdışı gezilerinden önce yurdunu gezip görmelidir, diye düşünürüm. Gezmek ve görmek bilmek ve anlamak yanında rahatlamanın ve merak gidermenin de bir unsurudur. Şair yazar Erdal Noyan’ın Eylül 2020’de yayınlanan “Avrupa Andıcı” isimli kitabının bendeki karşılığı budur.
Kitap, Erdal Noyan’in Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Danimarka, Norveç, İsveç ve Finlandiya ülkelerine yapılan seyahatname notlarından oluşuyor. Yazarın üslubu, bakış açısı, sempatik bir dil kullanması geziyi daha eğlenceli kılıyor veya ben öyle anlıyorum.
Yazarın, kitapta yer alan gezi günlüklerindeki konuları ele alışı bana güçlü ve çekici geldi. Bunun nedeni de ilginç bilgiler kadar seyahat edilen yerler hakkında okuduğu, yararlandığı kitaplar ve kaynaklardır. Bu çekiciliğe yazarın üslubunu, yer yerde olsa esprilerini, kendi itiyatlarından kısmi de olsa kesitleri aktarması, andırmasıdır.
“Avrupa Andıcı”nda,Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Danimarka, Norveç, İsveç veya Finlandiya coğrafyasından tarih, kültür ve folklorik özelliklerle birlikte günümüzden ışıltılar var.
Bu kitabı okurken, yazarın gezip gördüğü, merak edip sorduğu Avrupa ülkelerinin farklı yanlarını ele almaktan ziyade bu ülkeleri enikonu, genellikle de tarih ve kültür iç içe bir yolculuğa çıkarmış olmasıdır.
“Avrupa Andıcı” gezi, anı, gözlem ve notlardan oluştuğuna, yazarın verdiği bilgiler ve izlenimlere göre, o ülkelere dair yerinde bir hazırlık içinde olduğunu görüyorum.
Bu ülkelerle ilgili kitapta yer alan veya almayan düşünceler... Bu ülkelere birkaç ülke daha ekleyebiliriz. Bu kitap vesilesiyle kitapta yer almayan birkaç ülke insanlarının alışkanlıkları, huyları, karakterleri, hissi davranışlarından da söz etmek de istiyorum. Hemen belirteyim ki “Avrupa Andıcı” genellikle ülkelerin tamamen karakterlerinden, davranışlarından söz eden bir kitap değildir.
Fransa denilince Türk resmin usta sanatçılarından Fikret Mualla aklıma gelir. Edvard Munch ve Wassily Kandinsky gibi ressamların temsilcisi olduğu dışavurumculuk akımının gündemde olduğu yıllarda Fransa’ya gitti, Paris’te yaşadı. 26 yılı bu ülkede geçti. Buradaki yaşamı da ilginçti. Tablolarını satın almak isteyenler Mualla’yı Paris kahvelerinde bulurlar ve genellikle eserlerini ucuza alırlardı. İlk sergisini de iki tablo simsarı organize etti. Dahası bu simsarlar sanatçıyı dolandırmışlardı. Bu sergi sonrasında Mualla Paris’te sanat çevrelerinde tanınmaya başlamıştı.Fikret Mualla mutlu olabilmek ve her şeyi unutmak için resim yapmıştı. Her şeyi unutabildi mi bilmiyoruz ama mutlu olmadığı kesin.
Sanat uğraş alanımdan olacak sanırım kitapta Fransa denilince Fikret Mualla’yı, Erdal Noyan birkaç yerde anmış ama Hollanda denilince sıcak renklerin usta ressamı Vincent Willem Van Gogh’u da görmek isterdim.
Hollanda’nın değirmenleri, laleleri, peynirleri ve bisiklete olan alışkanlıkları ne kadar tanınıyor ve biliniyorsa; Amsterdam ve Van Gong yağlıboyaları da çok kaliteli ve biliniyordur.
Hollandalılar nezaketli, dâhicilik ve tasarruflu olarak niteleniyor. Kaç Hollandalı’ya rastladıysam sıcakkanlı olduklarını gördüm. 80’lerde yabancılara turizmi sevdirmek için bir şarkıda şöyle bir bölüm vardı;
” İnsanlar bir arada hayattan zevk almalı
Düşünün Antalya’da mutlu bir Hollandalı”
Hollandalılar ülkelerinde mutlu mudurlar bilmem ama benim tasavvurumda şarkıdaki gibi kaldılar.
Kitaplarda Avrupalıların özelliklerini, huylarını, karakterini okumuştum. Yazar Alfred Fouillee’ye göre, “İngilizler bir tek gün bile doğrulukla hareket ettiği takdirde var olamazlar. Bir yerde İngilizlerin şımarık olduğunu okumuştum, şımarıklıkları da bundan olsa gerek. İngilizlerle ilgili bir kanaat vardır. O da dünyanın neresinde bir karmaşa veya olay olsa her taşın altından İngilizlerin çıktığı veya oralardan mutlaka izini belli etmeden bir İngiliz’in geçtiğidir.
Rusların doğruluk hisleri çürük olduğundan ekonomik ilişkilerde itiyatlı olmak gerekirmiş. Bu sebeple olsa gerek Türkiye’den giden domatesleri iki de bir kontrol sonrası sınırdan geri yollamaları mı ola!
Fransızlar, kendilerini mutlu edecek şeyin bütün dünyayı mutlu edeceği saflığında imişler. Fransızlar rahat insanlar, zorlanmaya gelmiyorlar.
Almanların karakteristik özellikleri; soğuk insanlar, güvenilir, çıkar ilişkileri kurmazlar, dedikodu yapmazlar denilmiş. Erdal Noyan Almanların ilginç yanlarından bazılarını kitabında söz etmişti. “Yolun yerleşim merkezlerinden geçen bölümlerine ses geçirmeyen engeller konulmuş. Böylece araç gürültüsü yolda kalıyor.” Kitapta kolonya ile de ilginç bir bilgi var. Köln’deki çöp ve lağım kokularına dayanamayan parfüm ustası Fari’na kolonyayı üretmiş.
Yazar, Danimarka intibalarında Vikingler’den söz etmişti. Danimarkalılar çok meraklılarmış, çok çalışırlarmış. Vikinglerin de üzerlerinde etkileri varmış. Kitapta, Finlilerin komşularına yönelik yargıları şöyle aktarılmış; “Danimarkalılar rahattırlar, iyi yaşamayı severler. İsveçliler havalıdırlar çok telaşlanırlar hiç karar alamazlar, fiyaka yaparlar. Norveçliler köylü bir halktır, buraların eskileridirler, spora meraklıdırlar.” Amerikalı doğumlu yazar James Thompson’un, Barış Satılmış’ın Türkçeye çevirdiği “Kar Melekleri” kitabına göre de Finlilerin gizli ırkçı oldukları belirtilmiş.
Kitapta Avrupa ülkelerinin, çok az da olsa bu ülkelerle ilgili farklı ve ilginç bilgilere ulaşıyorum. Kitaptaki “Şebnem Hanımın Finleri” isimli bölümü okuyunca şu Finliler biz Türklere ne kadar da benziyor diye göğüs geçirmiştim ki birkaç sayfa sonra, “Finlerle Türklerin Benzerlikleri” bölümü geldi. Finliler ilgimi çekti. Eğitim de iyi olduğu bilinen Finliler neden bizlere benziyor şaşırdım doğrusu. Ortak yanımız çok; iki halk, taklit, futbol, kültür gibi birçok alanda benzerlikler taşıyor.
Kitapta İspanya gezisi yok ama İspanyolların yemek saatleri farklı ve geç yemek yerlermiş. Yemekleri geç yediklerine göre ne fazla kilolular ne fazla zayıflar. Yemek de oldukça geveze olduklarından olsa gerek.
Erdal Noyan’ın keyif alarak okuduğun Avrupa Andıcı isimli kitabından öğrendiğime göre sırada İspanya, Andorra, Balkan, Gürcistan, İtalya gezi yazıları var. Devamını merakla bekliyorum.