Son dönemlerde hem eğitimcilerin hem de ailelerin en fazla gündeminde olan konu öğrencilerin evde ya da okuldaki durumlarına göre hiperaktif olduğudur. Okulda ya da evde yaramazlık yapan, dersini dinlemeyen, sınıf içerisinde arkadaşlarının dikkatini dağıt
Son dönemlerde hem eğitimcilerin hem de ailelerin en fazla gündeminde olan konu öğrencilerin evde ya da okuldaki durumlarına göre hiperaktif olduğudur. Okulda ya da evde yaramazlık yapan, dersini dinlemeyen, sınıf içerisinde arkadaşlarının dikkatini dağıtan öğrencilerin hiperaktif olduğu ve tedaviye ihtiyacı olduğu söylenir. Çocukların hiperaktif olması gerçekten böylesine basit yöntemlerle konulabilecek bir teşhis midir? Bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta hiperaktivite ile dikkat eksikliğinin aynı şeyler olmadığıdır. Genel olarak hiperaktif çocuklar bulundukları yerde uzun süre oturamaz ve duramazken odaklanma sorunu yaşarlar. Dikkat eksikliği olan çocuklar ise, dikkatlerini uzun süre öğrenmeleri gereken noktada tutamazlar. Yani her hiperaktif çocuğun dikkat eksikliği var diyemeyiz. Hiperaktif çocuklar fazla zeki olabildiği gibi normal bir zekaya da sahip olabilirler. Yapılan araştırmalar incelendiğinde zeka ile hiperaktivite arasında herhangi bir ilişkinin olduğuna dair bir çalışma bulunmamaktadır. Yani bizlerin sürekli dile getirdiğimiz yaramaz olarak nitelendirilen çocukların daha zeki olduğu sözü aslında doğru değildir. Erkek çocuklar ile kız çocukları gözlemlendiğinde erkek çocukların kız çocuklarına oranla daha hiperkatif olduğu da görülmektedir. Bu süreçte hiperaktif olan çocuklara doğal yollarla iyileştirilmesi gereken en faydalı yöntem davranış kazandırmadır. Tabi ki süreç içerisinde çocuklara davranış kazandırma eylemi hemen olabilecek bir durum değildir. Davranış kazandırma, uzun soluklu bir süreç isteyen, sabırla çocukların yanında olunması gereken bir durumdur. Özellikle yoğun nüfusu olan okullarda bu tarz öğrencilere gereken değerin verilmemesi özellikle zamandan tasarruf edebilmek adına u öğrenciler pasif hale getirilmeye çalışılabilir. Süreç içerisinde ailelerin sahip olduğu hem ekonomik hem de eğitim durumları etkili bir rol oynayabilmektedir. Gelir durumu ve eğitim seviyesi yüksek olan aileler çocuklarının var olan durumunu avantaja çevirerek topluma başarılı bireylerin kazandırılmasına katkı sağlayabilir. Bunun tam aksine gelir durumu ve eğitim seviyesi düşük olan ailelerin çocukları bu durumunda belki de farkında olmayarak çocuğu yaramaz olarak nitelendirerek, çocuğa ceza verebilir. Çocukların bu süreçte gelişimlerini sağlıklı tamamlayabilmesi ailelerin bilinçli olması ile doğru orantılıdır. Günümüzde sıkça rastladığımız küçük yaşta çocukların elinde olan telefon ve tabletler çocukların biyolojik olarak gelişimlerini etkilemese de davranış bağlamında dikkat eksiliği ve hiperaktiviteye neden olabilmektedir. Çünkü çocuklar burada izledikleri çizgi filmlerde ya da oynadıkları oyunlardaki hareketli, canlı ve renkli nesnelere dikkatini yoğunlaştırdığı için zamanla hem okul hayatındaki hem de sosyal hayatlarındaki hem dinlemelere hem de uzun süre odaklanmalara alışamazlar. Sonuç olarak sevgili aileler çocuklarının içinde bulunduğu durumun farkında olarak süreç içerisinde yaşanan küçük sorunların kar topuna dönüşmeden çözümü bulunup çocuklarımızı topluma kazandırılabiliriz.