Nevşehir’ in şirin ilçesi Gülşehir’ e girdiğinizde, tam ilçe merkezindeki ana meydanda sizi Osmanlı döneminden kalan zerafeti ve güzelliği ile Karavezir Külliyesi karşılar ve kendinizi bir an 240 yıl öncesinde bulursunuz..Ayaklar?
Nevşehir’ in şirin ilçesi Gülşehir’ e girdiğinizde, tam ilçe merkezindeki ana meydanda sizi Osmanlı döneminden kalan zerafeti ve güzelliği ile Karavezir Külliyesi karşılar ve kendinizi bir an 240 yıl öncesinde bulursunuz..
Ayaklarınız sizi Külliyenin en önemli köşesine , Karavezir Camii’ ne götürecektir.. Kare planlı, iki renkli kesme taştan yapılmış cami, 36 metrelik tek minareli, tek şerefeli ve tek kubbelidir , mimar Ebubekir Veledî Halil Efendi’ ye, 1778-1779 tarihinde Sadrazam Silahtar Seyyit Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Silahtar Seyit Mehmet Paşa kimdir.. 1735 yılında o zamanki adı Arabsun olan Gülşehir’ de doğmuş, küçük yaşta İstanbul’ a giderek, sarayda aşçı olan dayısının yanına sığınmış,dürüstlüğü ve başarılı çalışmaları ile Padişah Abdülhamit’ in dikkatini çekmiş, hazine kethüdalığına, bir yıl sonra Silahtarlığa, 1779 yılında ise sadrazamlığa getirilmiştir.
Seyit Mehmet Paşa’ nın aklında hep bir şey vardır; Damat İbrahim Paşa nasıl Muşkara’ yı Nevşehir yapmıştı, kendisi de doğduğu köyü olan Arabsun’ u Gülşehir yapmalıydı, Abdülhamit’ in kendisine verdiği geniş yetkileri kullanmalıydı. Vakit kaybetmeden düşüncelerini hayata geçirmeye başlamıştı bile..
18.5 Ay süren kısa Sadrazamlık süresince ilk önce adını “Gülşehir “ olarak değiştirdiği 30 hanelik köyünü külliye ile donattı. Bu külliye içinde; Cami, medrese, mektep, hamam ve 8 çeşme vardı. Bugün de hizmet vermeye devam eden eserler , Karavezir Silahtar Seyit Mehmet Paşa adının unutulmamasını sağlamaya devam etmektedir.
Esmer tenli ve kısa boylu olmasından dolayı “Karavezir” lakabıyla anılan Seyit Mehmet Paşa, kısacık sadrazamlık dönemine, Gülşehir için çok değerli ve unutulmaz eserler bırakmış ve 20 Şubat 1781 yılında İstanbul’ da ölmüştür.
Osmanlı Mimarisinin tipik örneği olan Cami, kare planlı olup dört kemer üzerine oturtulan 11metre çapındaki kubbeyle kapatılmıştır. Giriş kapısı üzerinde yeşil zemin üzerine altın yaldızla işlenmiş, yapıldığı tarihte padişah olan I.Abülhamit’ in tuğrası vardır.Caminin şadırvanı 1968 yılında yapılan onarım sırasında değiştirilerek şimdiki haline getirilmiştir.
İç yüzü somaki kaplı olan mihrabın sağında ve solunda zarif sütunlar, barok stilinde motifler ve altın yazdızlı süslemeler bulunur. Orijinal ve somaki kaplı mihrabın üzerinde kırmızı ve mavi güllerden bir çelenk vardır ki; Gülşehir ismini vurgulamak için mihrabın üzerine yerleştirildiği söylenir.
Cami avlusuna üç ayrı kapıdan girilmektedir, doğudaki ana kapı daha büyük ve kemerlidir. Ayrıca camide orijinal dört kitabe vardır; Ana girişteki kitabede : “Selamün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidin” (Selam ve selamet üzerinize olsun, tertemiz geldiniz artık ebedi kalmak üzere girin buraya) yazmakta, Güney kapıdaki kitabede ise; “Selamün aleyküm bima sabertüm fenime ukbaddar.” (Sabrettiğimiz şeylere karşılık sizlere selam dar-ı dünyanın en güzel sonucudur bu.) yazmaktadır.
Kubbe ile kasnağın birleştiği yerde, bir sıra halinde laleler, yaprak ve vazo şekilleri görülür. Kıble yönündeki çıkıntının içindeki pencere üzerleri ise lale, sümbül ve menekşelerle süslenmiştir. Kubbenin ortasında da mavi zemin üzerinde beyaz boya ile yazılmış bir ayet bulunmaktadır.
Karavezir Mehmet Paşa Külliyesinin diğer bölümleri olan, hamam, çeşmeler ile 1933 yılından 1962 yılına kadar hapishane, 1962 yılından beri de kütüphane olarak kullanılan medrese binası ile diğer tarihi yapılar ayrı bir gezi ve inceleme konusudur.
Mustafa Taşkın