NEVŞEHİR ve ÜRGÜP ATASÖZLERİDr Emrullah GüneyBitmez, sonu gelmez kitaplık düzenlemeleri sırasında bir defter dikkatimi çekti. Üzerinde 1971-78 yazılı…Bu, benim Fırat Üniversitesi’ne geçmeden önceki, Nevşehir Merkez Ortaokulu??

NEVŞEHİR ve ÜRGÜP ATASÖZLERİ

Dr Emrullah Güney

Bitmez, sonu gelmez kitaplık düzenlemeleri sırasında bir defter dikkatimi çekti.

Üzerinde 1971-78 yazılı…

Bu, benim Fırat Üniversitesi’ne geçmeden önceki, Nevşehir Merkez Ortaokulu’nda Sosyal Bilgiler, İngilizce, Resim;

Ürgüp Lisesi’nde Coğrafya ve Türkçe dersleri verdiğim zaman aralığıdır.

Nostaljik duygularla defteri baştan sona, sondan başa taramağa başladım.

Okullarda, özellikle köylerden gelen çocuklar yerel kültür ögeleriyle varsıl idiler.

1975 öncesinde bölgemizde daha televizyon yayınları yoktu. Bu nedenle dil, ekinsel yozlaşma özünü göstermemişti.

Ödevler veriyordum öğrencilerime.

  • Köyünüzde söylenen türküler,
  • Köyünüzde düğün gelenekleri,
  • Evinizde kullanılan eşyaların adları,
  • Düğün manileri,
  • Bilmeceler,
  • Atasözleri,
  • Deyimler,
  • Yaşanmış ilginç olaylar,
  • Dram, trajedi, komedi,

Kolayca okunamayan o ödevlerde, belki çok bilinen, alışılmış sözler vardı. Fakat, hiç umulmadık bir anda, karşınıza olağanüstü güzel bir sözcük, bir mani de çıkabiliyordu. Bu, bir anlamda ‘’ bir nebze bal almak için bir çeki odun çiğnemeye razı olmak ‘’ demekti.

Irmak Boyu köylerden gelen , tutuk, utangaç kavruk çocuklar ailelerinden duyduklarını yazıp getiriyorlardı.

Ürgüp’ün Damsa Koyağı köylerinden , Topuz Dağı-Tekke Dağı’ndan , Dereköylerinden gelen çocuklar da , ana babalarına sorup öğrendiklerini yazıp getiriyorlardı.

Bu defterden yararlanarak, Nevşehir ve Ürgüp köylerinden gelen, yaşları 12-18 aralığındaki çocuk-gençlerden derlediğim atasözlerini biraraya getirmeğe çalıştım.

Bugün, artık, herbiri 60 yaşın üzerinde , torun torba sahibi olmuş o çocuklar bir atasözüyle bile olsa halk kültürüne katkı sağlamış olduklarından takdir edilmeyi haketmiştirler.

Bu vesileyle, Tuzköylü öğrencim Selahattin Çiçek’i sevgiyle, saygıyla anıyorum. O, yaşıtları arasında seçkinliği ile dikkat çekiyordu; filozofça sözlerini belleğimde tutuyor, not alıyordum. Kimi öğrenciler bir iki sayfayla ödevini yapıp teslim ettikleri halde, Selahattin, bir defter dolusu bilgiyi bana armağan etmişti. Bu, sıradan bir ev ödevi değil, bir anlamda ‘’ TUZKÖY FOLKLORU ’’ idi. O defteri hala özenle saklarım.

Yine bu vesileyle, Rahmetli Dr Ceyhun Atuf Kansu’yu (1919-1978) saygıyla anıyorum. İlginç bulduğum birçok sözü, öyküleriyle yazar, Ankara’ya iletirdim. Tek bir mektup karşılıksız kalmazdı. Yürek bungunluğu yaşamasına karşın Dr Kansu, hepsine harika elyazısıyla teşekkür eder, bir gün onların kitaplaşacağına inancını dillendirirdi.

………………

Yaban yerin suyu soğuk, somunu büyük sanılırmış.

Ver kavurmayı; gör savurmayı.

Bitli baklanın kör alıcısı olurmuş.

Tuzsuz koyun tuzlu koyunu yalaya yalaya bitirirmiş.

Aç doymam, tok acıkmam sanırmış.

At yıkılır, adam ölür.

Dilin kemiği yok amma kemiği kırar.

Yiğniyi el almış, ağırı sel bile götürememiş.

Ağustosta ayran, zemheride yorgan.

Yazın abanı al; kışın ister al, ister alma.

İşini kış tut, yaz çıkarsa bahtına.

Uzak yerin harmanını öğdüler; gidip baktık sırığınan döğerler.

Bilinmedik aş ya karın ağrıtır ya baş.

Yürü; yolundan kalma, her yüze güleni dost olur sanma.

Köpekle yatan, pireyle kalkar.

Su uyumuş da düşman uyumamış.

Düğün elinen, harman yelinen.

Elele vermeyince iş bitmez.

Ürgüp toprağından çanak yapılmaz.

Tarlada izi olmayanın sofrada yüzü olmaz.

Pire itte; bit yiğitte bulunur (-).

Yoğurdum yavan diyen olmaz.

Her kadının bir yoğurt çalışı vardır.

Kuyu başında oynayan çark yerinden çıkar ( Değirmende ).

El kurdu merdiveni, biz çıktık tırmanı tırmanı.

El deliye, biz akıllıya muhtacız.

Keçi dağda, kılı sırtında.

Gelin ata binmiş, gör kimin kapısında.

Herkes yemesini içmesini bilir amma, ah arkası kış gelmese.

Yaz ekini tapan, kış ekini saban ister.

Evlat kokusu cennetten gelir.

Bir avuç altının olacağına, bir avuç toprağın olsun.

Acı dil insanı dinden, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Ağaçtan paşa, abdaldan paşa olmaz.

Abdal ata binmiş, bey oldum sanmış.

Ağaç ne kadar uzasa, göğe ereceği yoktur.

Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez.

Eşeği sahibinin dediği yere bağla da, varsın kurt yesin.

Benim gönlüm Dödü’yünen Döne’de; senin gönlün ineğinen danada.

Gözellik ondur, dokuzu dondur.

Para toprağın altındadır; kaz da çıkar.

Sanatına kim hor bakar, boynuna torba takar.

Gör gözünle, bul dizinle.

Yazın ağaç gölgesinde oturan, kışın taş dibinde oturur.

Zahire ambarı karasabanın ucundadır.

Kayadan kopan kaya, dağı bozmaz.

Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

Ava gelmedik kuş olmaz, başa gelmedik iş olmaz.

Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçermiş.

Duvarı nem yıkar , insan gam.

Gelişine gidişim, tarhana aşına bulgur aşım.

Avgın olmayınca su yürümez.

Maya olmayınca hamur ekmek olmaz.

Yularsız eşek ziyana varır.

Irgadın tembeli akşama doğru iştahlanır.

Kırk ölç, bir biç.

Taş almadan dama çıkma.

Et atmadan nohut ıslatma.

Akıl olmayınca neylesin sakal / Öküzü tarladan götürür çakal.

Çocuğu işe gönder, arkasından kendin var.

Düşersen yere, bir avuç toprakla kalk.

Sabanın tutağına yapışan el, aç bırakmaz insanı.

Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.

Yakacağın kurusunu, yiyeceğin arısını marta sakla.

Emek olmazsa yemek olmaz.

Bağa bak üzüm olsun / Üzüm yemeğe yüzün olsun.

El elin eşeğini türkü söyleyerek arar.

Lafla duvar örülmez.

Malınan insan insan olmaz.

Erkek kısmı eşeğinden, karı kısmı döşeğinden belli olur.

Eldeki serçe damdaki tavuktan iyidir.

Kuru söğüt düdük olmaz.

Gök ağlamayınca yer gülmez.

Akköylü kayadan düşer; kayayı bozmaz.

Ulaşlı’yı napmalı/ Çökek’i kayadan atmalı /

Sofular’ı yakmalı / Karakaya’yı Avanos’a satmalı.

Al elmayı elmayı / Koy dalına kirazı / Ulaşlı’da yetişir / Üzümün de hası.

Kar yağar taşüstüne / Her ne varsa başüstüne.

Varsa pulun; cümle alem kulun / Yoksa pulun; cehennemdir yolun.

Bana benden olur ne olursa / Başım rahat olur dilim durursa (susarsa).

Ağacı kurt; insan dert yer.

Çoban hayrına gelmez ya yanına /

Ya gelir bir suyunu içer; ya poyrazını keser, gider.

……………………..

5 Haziran 2020. Ürgüp