Bir şehir haber bülteninde şehrin haberleri olması gerekirken neden bir şahıstan bahsettik denilirse. Şehirleri şehir yapan sadece betonlar değildir. Bir şehir bazen insanlarından dolayı kıymetlidir. Hatta bazen bir insan şehirden daha
Bir şehir haber bülteninde şehrin haberleri olması gerekirken neden bir şahıstan bahsettik denilirse. Şehirleri şehir yapan sadece betonlar değildir. Bir şehir bazen insanlarından dolayı kıymetlidir. Hatta bazen bir insan şehirden daha kıymetlide olabilir. Büyük gönül dostu kıymetli hafız abim, Mahmut Sami Kemikkıran Hocamdan bahsetmek istedim ama ölünce değil, ölmeden önce bahsetmek istedim. Malumunuz bizim buralarda öldükten sonra kıymet veren çok olur derler. Hayatta iken bazı değerlere sahip çıkmak gerekir diye düşündüm. Belki de ileride Nevşehir’in direkleri diye bir biyografisi de yazılır (inşallah).
1962 Eylül ayında Nevşehir’de doğdu, üç erkek kardeşler (Mustafa, Ali ve Mahmut) kendisinin de iki kız ve bir erkek olmak üzere üç çocuk beş tane de torunu mevcuttur. Altı aylıkken geçirdiği havale sonucu gözünü kaybetmiştir. Göz damarları kuruduğu için hiç görmemektedir. Dedesi ve Rahmetli babası o zamanlar teyp ve internet olmadığı için sureleri ağızdan tekrar ede ede beş yaşına ulaşana kadar Yasin ,Tebareke ve kısa süreleri ezberletmişlerdir. İlk 13 yaşında teyp sahibi olup bundan sonra kasetlerden dinleyerek hafızlığını pekiştirmiştir.
(Validesinin kucagında Mahmut Hocam)
EGİTİM ALDIĞI HOCALARI
Kurşunlu Cami Müezzinlerinden Ahmet Bilgiç (Ahmet hocam da ama idi), İrfan Demirhan ve Zeki Soyak Hoca efendilerden Hafızlık, Fıkıh, Usul, Akait, tefsir gibi çeşitli ilimler tahsil etmiştir. Abdurrahman Gürses beyin talebesi Hafız Osman Dileyici hocadan da kıraat dersleri almıştır. Ezberde en çok emeği geçen bir Kuran aşığı olan rahmetli dedesi sayfaları sanki bir teyp gibi devam edip okuyarak ezber yapmasını sağlamıştır. Hafızlığı boyunca en çok zorlandığı ayet Nisa suresinin son ayeti olmuştur. Her bir sahifeyi bir veya iki dinlemede ezberlenmiş olsa dahi Nisa Suresi son ayeti bir türlü ezberlenememiştir. Hocamız bu durumu şöyle anlatır; “Dedem okuyor ben tekrarlıyorum ama kaç kere tekrarlamasına rağmen Nisa suresi son ayeti bir türlü ezberleyemedim. Bu yaşa kadar en çok üzüldüğüm mesele bu olmuştu diye beyan etmiştir. O gece hafız olamayacağım diye çok ağlamış (derdi Kuran-ı Kerim olan insan ne güzel insandır.) bu kaygı ile yatıyor sabah bir kalkıyor ki gece sabaha kadar okutmuşlar. Sabah ezberlemiş bir halde kalktım diyor”.
Nevşehir’de kimin cenazesine gitseniz ister zengin ister fakir Mahmut hocam gücü yettiğince oradadır. Kim kapısını çalsa hocam bir düğünümüz, bir cenazemiz, bir doğumumuz var Allah rızası için bir gel dediğinde karşılıksız deruni bir gönül bulur karşısında. Hafızlar önünde namaz kıldırmaktan çekinirler zira cemaatte Mahmut hocam var ise nasıl okunacak? en ufak bir harf bir hareke atlamadan hemen yanlışı düzeltir. Önünde imam olmak için demir bir leblebi olmak lazımdır.
Bu körlük beni mi buldu diye şikayet etmemiş, diğer verilen azalara şükretmek Allah’a iyi bir kul olmak için Her gece kalkıp düzenli bir şekilde tesbihatını yapan bir muhteremdir. Memleketimiz için rahmet vesilesidir. Onun için bu yazıyı ölmeden yazalım kıymetini hayatta iken idrak edelim bir hayır duasını alalım diye kaleme aldım. ümmet kıymeti ve izzeti makama ve paraya göre vermeyip te şahsiyete göre vermeye başladığında, alimlerine saygı duyup onları izzeti şerefine sahip çıktığında ayağa kalkacaktır inşallah.
Enes İbni Mâlik radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir: “Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cenneti veririm.”( Buhârî, Merdâ bölümü 7.hadis)
(Sünnet elbisesi ile Mahmut Hocam)
KENDİ SELASINI KENDİ VEREN HOCA
Bir gün KEMİKKIRANLAR sülalesinden diğer Mahmut Kemikkıran vefat eder. Hocam da merhumun salasını verir. Bayan erkek bir sala duyduğumuzda kulak kesiliriz kim vefat etti diye Mahmut hocamın sesi Nevşehir’i inletir. Nevşehirin taşı toprağıda mahşerde inşallah hocamın ezan ve salalarına şahit olacaktır.
esselatü vesselamü aleyk, esselatü vesselamü aleyk
Mahmut Kemikkıran vefat etmiştir, cenazesi öğle namazına müteakip kılınacaktır diye ses yükselince bu salayı Nevşehir halkı duyunca bakarlar ki; salayı veren ses Mahmut Kemikkıran hoca efendi vefat eden de Mahmut Kemikkıran bu nasıl oluyor? Vay be görüyon mu mübarek vefat etmiş kendi salasını kendi verip te ölmüş dediler.(bizzat kulaklarımla duydum ) Biz hocamızı böyle severiz. Güzellikler kendisine yakışır.
Sala deyince bir gün telefonda bir arkadaşım bana Mahmut hoca öldü dedi, başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissettim. İçime nasıl bir hüzün çöktü anlatamam zar zor inna lilla ve inna ileyhi raciun dedim. Sesim titredi, yapma yahu dedim. meğerse Münir Özkul ölmüş onu söylüyormuş. Filimde Mahmut hocayı oynadığı için Mahmut hoca demiş, Nasıl sevindim anlatamam.Münür Özkul’u Hiç tanımadım izlediğim kadarı ile babacan rolleri canlandırırdı belki de iyi bir adam dı ama Bizim için âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir. Peygamberler arkalarından miras bırakmamışlardır miras olarak ilimleri kalmıştır. onu elde etmeye çalışan âlimler peygamber varisçileridirler.
Abdullah ibnü Amr’dan (Radıyallâhu Anh) rivayet edildiğine göre, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah(-u Teâlâ), ilmi (yok etmek istediğinde onu) kullar(ın kalbin)den soyarcasına almaz, lâkin âlimleri(in canını) gabzetmekle ilmi gabzeder (alır). Nihayet hiçbir âlim bırakmayınca, insanlar (kendilerine) cahil reisler yaparlar, birtakım (müşküllerinin hali için onlara) sual sorulur, (onlar da) ilimsiz fetva verirler böylece hem kendileri (doğru yoldan) saparlar. Hem de (başkalarını) saptırırlar.” (Buhârî, İlim:35;)
(valideleri ile beraber…)
MÜKEMMEL BİR HAFIZA
Bir toplantıda yaşlıca bir adam kendisi de akrabam olur Mahmut Hocamın yanına sokuldu merhaba hocam beni tanımazsınız ama ben falancayım dedi. Gaflete bak sen hocamız; sen filancanın dünürü değil misin Osman efendi 1986 yılının 14 haziranda (tarihi hatırlamıyorum temsili yazdım ama ay ve gün olarak söylemişti aklımda 1986 kalmış ) Aksaray’ın filanca köyünde filan akrabanın bir düğünü vardı bana gelip selam vermiştin tanışmıştık ya dedi. Adam öylece kalakaldı haydaa evet evet hocam dedi. Şehrin hafızası hocama emanet maşallah.
Bir esnaf grubu olarak aramızda Buhari dersleri yapardık biz bir gün beşbininci hadislere geldik hocam bu hadisin aynısı 2305. Hadiste de geçmişti dedi, biz gelmişiz beşbin küsürüncü hadise nasıl hatırlıyalım nereden bilelim hocam . önceki ciltleri açar bakardık hocamın aynen dediği gibi 2305. Hadiste aynı hadis mükerrer geçmektedir. Allah insanın bir melekesini alınca eksiklik olmasın diye diğer melekelerine artış veriyor ki bir denge oluşsun hocamın gözü emaneten alınmış ama maşallah yerine birçok güzellik verilmiş az kaldı zaten surada 15-20 sene sonra inşallah nasip olursa cenentteki nimetleri hep beraber görürüz. (âmin)
Dersler bitince Gece 12 de kurşunlu caminin oradan ayrılırdık ben biraz yürüyeyim derdi arkadaşlar aman hocam gece gece ne yürümesi biz seni bırakalım ev ikibin evlerde nasıl gidilir nasıl bulunur. Bir gün bana fikret yüzde bir bulamama ihtimalim olsa gel derim sen rahat ol biraz yürüyeyim demişti. İçimden kim Allaha güvenmişte yolda kalmış dedim.
(akrabalarının düğününde..)
KİŞİ ÖLDÜĞÜNDE DEFTERİ ANCAK SADAKA-İ CARİYEDEN DOLAYI KAPANMAZ
Kişi vefat edince artık günah işleyecek hal de kalmamıştır. Önceki açtığınız hayır çığırları var ise ancak oradan gelen sevaplar defterinize yazılmaya devam edecektir. Hocam da bunu bildiğinden dolayı hem kendini hem kendisi gibi ama olan insanların ihtiyaçlarını karşılamak için GÖRBİR derneğinin ihtiyaçlarını karşılamaya adamış hem de devamlı hafız yetiştirmekle meşgul olmuştur. Bu memlekette onlarca belki de yüzlerce hafız yetiştirmiş onları dinlemiştir. Kemikkıran ailesinin diğer fertleri ne kadar övünseler az olur sülaleden böyle bir değer çıktığı için hocamı kimseye muhtaç etmemişler her ne ihtiyacı olursa karşılamışlardır. Zaten zengin bir sülalenin ferdi olduğu içinde ne gittiği cenazeden ne okuduğu kurandan ne de hiçbir işten bir kuruş ücret almamış hatta fakir fukaraya da elinden geldiği kadar destek çıkmıştır. Allah ömrünü uzun eylesin başımızdan eksik etmesin.(amin)
YAZAR: FİKRET ŞANLIBABA