'' Ben şair deyince Abdülhak Hamit'i bilirim.'''' Soyadı neydi rahmetli reisül şuaranın ?'''' Bilmiyorum. O kadar mühim mi bu.'''' Rahmetliyi iyi bildiğini düşündüm de bir an. Onun için sordum.''‘’……………….. ‘’'' Bak, ?

'' Ben şair deyince Abdülhak Hamit'i bilirim.''

'' Soyadı neydi rahmetli reisül şuaranın ?''

'' Bilmiyorum. O kadar mühim mi bu.''

'' Rahmetliyi iyi bildiğini düşündüm de bir an. Onun için sordum.''

‘’……………….. ‘’

'' Bak, öğren. Tarhan idi soyadı. Peki, hiç ezberinde şiiri var mı?''

'' Yok. İşim gücüm var benim. Bir de oturup şiir mi ezberleyeceğim ?''

'' Kendi dilinle tuzağa düşüyorsun. Açık veriyorsun.''

'' Sen de amma ağır suçluyorsun beni.''

'' Peki, rahmetli şairin kamutay görevi var mıydı ?

'' Kamutay nedir ki ?''

'' TBMM. Orada hangi vilayetin mebusuydu, biliyor musun ?''

'' Hayır, bilmiyorum.''

'' Madem meraklısın; öğren. İstanbul mebusuydu.''

Bilgisizliği ortaya çıkmıştı. Kırıldı; yüzü karardı, omuzları düştü. Kös kös yürüdü gitti dükkanına...

1961 Orta 1'den terk Celal ,manifaturacıydı.

.......................

O bir cumhuriyet aydınıydı. Atatürk rönesansının, Anadolu hümanizminin yanarcasını taşıyan bir ermiş gibi yaşadı.  Altmışına bir yıl kala bu dünyadan ayrıldığında dergilerde almış yüzlerce makale bırakmıştı arkada. Ve her biri özenle okunacak kitaplar…

Şairdi. Yazardı. 

İstanbul’da Yel değirmeni  Semtinde Kadıköy Belediyesi’ne ait Kemal Tahir Kütüphanesi’nde bir sergi açıldı.

Kimi yazarlar daktilolarını armağan etmişler.

Kimi şairler ceketlerini…Yazı takımlarını…Fotograf makinalarını…

Şairimizin, yazarımızın da işlek el yazısıyla mektuplarını ailesi buraya armağan etmiş. Dergilerde yazılarını okuyan, kitaplarını alan öğretmenlere yazdığı mektuplar daha sonra geri dönmüş, bir anı olarak O’nda ailesinde  birikmiş demek ki. 

‘’ Ben bu yazarın tüm kitaplarını okumuşum. Pek beğenirim.’’

‘’ En çok sevdiğiniz kitabı hangisidir Rahmetli’nin ?’’

‘’ Rahmetli mi? Öldü mü ki ? ‘’

‘’ Sevdiğinizi söylüyorsunuz, fakat yaşam öyküsünü öğrenmemişsiniz. 1978’de sonsuzluğa yürüdü.’’

‘’ Tanışalım. Ben Doktor Rahmi. Tosya’da Hükümet Tabibiyim.’’

‘’ Demek, rahmetliyle aynı meslektensiniz. Güzel.’’

‘’ O da doktor muydu ?’’

‘’ Evet. Çocuk Sayrılıkları Uzmanıydı. Yıllarca Turhal Şeker Fabrikası’nda görev yaptı. Sayısız çocuğu iyileştirdi. Fabrikanın işçileri bir şükran ifadesi olarak çocuklarına O’nun adını koydular.’’

‘’ ……………………..’’

‘’ En çok sevdiğiniz kitabını sormuştum.’’

‘’ Vallahi, şimdi hatırlayamadım.’’

‘’ Yazıları Varlık’ta , Türk Dili’nde, Ilgaz’da çıkardı. ‘’

‘’ Bu dergilerin tek bir sayısını alıp da okumadım. ‘’

‘’ Balım Kız Dalım Oğul’’…

‘’ Nedir bu? Şiir mi ?’’

‘’ Şiir değil ama, Rahmetli’nin şiirli, destansı anlatımıyla Anadolu güzellemesi.’’

‘’ Şair hekimi iyi bildiğiniz anlaşılıyor. ‘’

‘’ Peki, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ?’’

‘’ Hayır, haberim yok. Okumamışım.’’

‘’ Siz okumamış olabilirsiniz. Çocuklarınız okusun. Çünkü okullarda Ulusal  Bağımsızlık Savaşımız iyi verilmiyor. Sanki öğretmenler anlatmaktan korkuyor gibi.’’

‘’ Biz o dönemi İstiklal Harbi olarak öğrenmiştik.’’

‘’ Pekii, Kızamık Çiçekleri desem :’’

‘’ Nedir bu? Bir kitabının adı mı? ‘’

‘’ Turhal’da hekim iken kızamık salgınında ölen çocuklara yaktığı ağıt…Acı bir şiir. İnsan okurken ağlar.’’

‘’ Bizim meslekte her ölenin arkasından ağlarsan yaşamanın bir manası kalmaz.’’

‘’ Bağbozumu Sofrası adlı şiirini okumamış olamazsınız.’’

‘’ Hayır, okumadım. ‘’

Tosya’dan gelmiş Hekim Adnan Bey ile söyleşimiz sürüyor. Fakat, onun, meslekdaşını hiç tanımadığı anlaşılıyor. Eserlerini okuduğunu tahmin ediyordum. Söyleşi ilerledikçe anlıyorum ki, tek bir yazısını, tek bir şiirini de okumamış.

Söyleşimize konu olan şairimiz Dr Ceyhun Atuf Kansu…Bozkırdaki zerdali ağacının savunucusu, köy öğretmeninin  can dostu, sayrı çocukları iyileştiren bir loğman, bir sağman,  bir Anadolu ermişi…Bağımsızlık Savaşımızın anlatıcısı çağdaş Dedem Korkut…

…………………………………….   Ürgüp. 6 Ekim 2020