KABULLENMENİN YANKISI

İnsanoğlu yaşadığı sürece, onu derinden sarsan ve düzenini alt üst eden ölüm, kayıp, deprem, iflas, boşanma gibi birçok olay deneyimler. Çocuk, genç yaşlı fark etmeksizin pek çok kişi, ruh sağlığını ve yaşam kalitesini etkileyen bu gibi durumları kabullenmekte zorlanır. Zira kabul ile birlikte gelecek olan acıyı yaşamak istemezler.

Kabullenmek, içsel bir yolculuktur. Yaşanan yada var olan durumu, gerçeklikle uyum içinde algılayarak reddetmeden ve direnç göstermeden kabul etmek anlamına gelir.

Yaşamdaki tüm kayıplar acımasız bir terbiyeci olduğu gibi, kabullenmek te, onun elindeki çelik kırbacın sırtımızda açtığı derin yaradır. O yaralar aslında sırtta görünüp gönülde açılır. Kabullenilemeyen acı verici duygular, en tenhada ve karanlıkta aniden harekete geçmeye hazırdır.

Kabullenmek, açık bir denizin ortasında bütün kaslar tükenene kadar yüzmek, yüzmek, yüzmek ve son bir kez ufka bakıp kendini derinliklere salıvermek kadar çaresiz bir eylemdir bazen. Yapılacak her şeyi yapmışsınızdır gücünüz ölçüsünde. Yardım beklemiş, alamamışsınızdır. Sizi kaldıracak sandığınız her hamle sizi dibe çeken bir dalgaya dönüşmüş, sizi karaya götüreceğini umduğunuz her akıntı daha da açığa sürüklemiştir. Geçen her an, ufukta kızaran güneş, sonun giderek yaklaştığı anlamına gelmektedir ve bilirsiniz. Ve son ışık hüzmesiyle beraber kayıp gidersiniz. Çünkü düşmüşsünüzdür bir kere, sonunuz budur, bilirsiniz, kabullenirsiniz.

İlerlemenin ilk adımı, gerçeği kabullenmektir. İçinde bulunulan durumu değiştirebilmek için iyi bir başlangıçtır. Geçmişte olanı değiştirmeyeceğinin bilinciyle ayağa kalkmaktır.

Kabullenmek, akışına bırakmanın kardeşi gibi. Ne zaman, nereden, neyin geleceğini bilmeden , elindekiyle yetinmek gibi. Psikolojik esneklik , yaşam memnuniyeti ve iç huzur sağlayıcı bir halin zemini bazen de.

Hayatla iyi geçinmenin olmazsa olmaz şartıdır kabullenmek. Bazen insan sıfatının gerektirdiği birtakım erdemlerin muhafazası için gereklidir. Yeni bir yön çizmek için nadas zamanı olan sancılı bir süreçtir ve değişimi barındırır. Değişmekse her yiğidin harcında yoktur.

"Şimdi ne yapacağım?" sorusu ile baş başa kalınan andır kabullenmek. Farkında olmak ve farkına varılan şeyin gerçekliği ile yaşamayı bilmektir. O gerçekliği hayatına yedirip, aynı hızla yürümeye devam etmektir. Kalbinin içinde hala bir umut saklamaktır, kimseye söylemeden.

Değiştirebileceklerini ve değiştiremeyeceklerini hakikatlice görmek, hüzün denizine boğulmadan, değiştirebilecekleri için mücadele içinde olmaktır.

Kabullenmek, bazen avuçlarının içinde kor tutmaya benzer durumdur. Bazen de bir şeyleri başka şeyler adına ertelemektir. Oyuna devam edebilmenin, oyunda kalabilmenin altın kuralıdır.

Miskinlik ile arasında muazzam farklar vardır. Nuh deyip de peygamber demeyen hayat karşısında daha fazla inatçı olamama halidir. Başarabilen insan, cennete ölmeden de girebilir. Hatta hiç ölmez de !

Olgunluk ile açıklanabilecek, içinizdeki duygu seline çekilen setin adıdır kabullenmek.

Lakin o set çekilir çekilmesine, ama asıl acı, kurulan o setin su sızdırmaya başladığını, yer yer çatlaklarınızın oluştuğunuzu görmenizle başlar. Eğer görmezden gelirseniz bu ufak sızıntıları, büyür, büyür, büyür...ve o olgunluğunuzun eseri, o kendinizden emin tutumlarınızın eseri setiniz yıkılmaya yüz tutar. Hala görmezden gelirseniz bazı şeyleri, ağlayarak izleyebilirsiniz o setin yıkılışını.

Kabullenmek, İnsanı kendiyle ilgili sert yargılardan uzaklaştırıp suçluluk düşüncelerinden de kurtulmasını sağlar. "Gitmesine izin verildiğinde" veya "bırakıldığında", gerçekliğe doğru gevşeme hali oluşuverir. Bu yönüyle acıların ilacı ve zihnin dinlenişidir o. En zararlı insan psikolojisi olan inkarı aşıp, iyileşmeye bir adım daha yaklaşmanın ayak sesidir.

Kabullenmek, insanların size kötü davranmasına veya sizden faydalanmasına izin vermek anlamına gelmez. Aksine, sizi prangasına alan düşünce ve duygulara saplanıp kalmadığınız anlamına gelir.

Olumsuzlukları kabullenmek, onları değiştirmekten vazgeçmek ve her şeye boyun eğmek anlamına asla gelmez. Bu hal, üzerinde kontrolün olmayan durumların farkında olmanın diğer yüzüdür.

İnsanın kendisine yapabileceği en güzel şeydir ancak çilemse çekerim kıvamına getirilmemesi makbuldür. Zira her şeyi kabullenmiş kişinin de şamar oğlana dönmesi içten bile değildir.

Yaşanan negatif durum ve duygular davetsiz misafirlere benzer. Bu ziyaretçilerin hepsini güler yüzle karşılamak gerekir. Bunları gizlemeye ve görmezden gelmeye gömmeye çalışmak kabullenmeyi zorlaştırarak sırtta ve zihinde ağır bir yük halini alır.

Kabullenmeyi başaramayanlar, uzun vadede kaygı, depresyon, bağımlılık ve diğer psikolojik problemler gibi sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Kabullenmek ise , pozitif yaşam tarzını destekleyerek, bireyin duygusal, zihinsel ve sosyal sağlığını güçlendirir.

Kabullenilemeyen durumlar için ağıt yakmayı bırakıp, yapay ve gerçekçi olmayan bir mutluluk kovalamacasından uzaklaşarak‘’ bu konuda ne yapabilirim ?’’ tarzında hakikatli çözümcül yolları seçmek en efdalidir. Aksi halde 'Bu adil değil', 'Bunu hak etmedim', Böyle olmamalıydı’’ gibi düşünceler, ne kadar doğru olursa olsun, acıyı arttırmaktan öteye gitmez.

Güzel bir dua vardır ; ‘’Allah’ım! Bana, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için metanet, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, ikisinin arasındaki farkı anlayabilmek içinse sabır ver.” Amin.. amin.. amin.