Kalbin tasdik etmediğini , dilin ikrar ettiği bir kuşağa şahitlik ediyoruz. Küçüklerin Z kuşağı , büyüklerin şov kuşağı diye etiketlendiği bir dönemden geçiyoruz. Kabuklar oldukça cilalı , özler bir o kadar çürük.

Şov kültürünün nemalarına kendini kaptıran toplum, bunun bedelini çok ağır ödüyor. Onlarca kitap yazan ve yüzlerce imza günü düzenleyen kimi müelliflerin evlatları , eline bir kitabı alıp okumaktan aciz. Evlerindeki kitaplar süs objesi olarak raflarda, fikirler küf objesi olarak resimlerinde sırıtıyor.

Minimalizm safsatasıyla ''yüklerinizden kurtulun'' sloganını pompalayanların, banka hesapları yükte hafif ama pahada epey ağır duruyor.

Aralarındaki 20 cm duvarı aşamayıp daha komşusuyla dahi iletişim kuramamış ama altı bin km ötedeki ülkeye , kurban eti dağıtımı organizasyonu için hazır kıta bekleyen aktivist kılıklılar var.

Halka hizmet tekerlemesi ile attığı her adımı şipşak ettiren canım '' hizmet ehli '' cengaverlerin, soysal medya hesaplarından paylaştıklarıyla, gerçek hayat arasındaki ters orantı dudak uçuklatıyor.

Tecessüs ikliminde büyüyenler, kendilerini her şartta teşhir etmenin meşruluğuna cevaz arıyor. En büyük, en pahalı, en şirin, en… diye başlayan gösteriş zincirleri örülüyor sanal platformlarda.

Edebiyat halkası niyetiyle bir araya gelen kimi edepsiz halkalar, birbirine kanca atmaktan geri durmuyor. Şuh bağlantılarla inşa ediliyor malum dergiciklerin yazar kadrosu .

Ağaçları kesip kağıt yapıyor, o kağıtlara da ağaçları kesmeyin yazarak döngüye su taşıyor işçiler. Kilo ile defter satıyor ömründe bir fidan dahi ekmemiş esnaf. '' Kitaplar ne kadar pahalı diyor '' cehaletin ucuz insanı.

Dilindeki acziyet hırkasın çıkarmadan ''Bir hırka bir lokma ''sloganıyla holdingleşiyor birileri. Halis niyetle yola çıkan oluşumlar, çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane bilmecesinin özet hikayesi.

Tesettür defilelerinde pazarlanıyor hicab. ''Önemli olan iç güzelliğidir'' diyenler maaşlarını gömüyor kozmetiklere. Uyuşturucuyla mücadele derneğindeki üye, esrar satarken yakalanıyor . ''İşleyen demir ışıldar '' diyen işçi, erken emeklilik hayaliyle düşlere dalıyor.

Doping yaparak rakiplerine üstünlük(!) sağlamaya çalışıyor, ekranların centilmen sporcuları.

Görülüyor ki, at izinin it izine karıştığı bu şov çağında , mevcut düzenlerin bireylere yüklediği ödev akıllara zarar. Kara geçmenin yolu ise , Ziya Paşa'nın beytinde saklıdır ''Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde .''