Her şey göz üzerine. Her şeyde gözün izi var. Hayatın hikayesi bile, bir göz açıp kapatmak üzerine kurulu.

Öze giden en kısa yoldur göz Dünya güzelliklerinden zevk alan bedenin penceresidir. Bazılarının aynası, bazılarını ise dürbünüdür o. Şehlası, keşidesi , elası ve belası vardır çeşit çeşit . Açılır, kapanır, kızarır , sulanır, kanlanır.

Güçlü bir manyetik kaynaktır göz. Mevlana'nın dediği gibi '' Gözlerini kapa yürü, ta ki kalbin göz olsun. Sana başka bir alem görünecektir .'' Tabii gözlerinden evvel, aklını ve vicdanını kör etmediyse !

İçinden tüm duyguların akıp geçtiği sırlı bir nehir yatağıdır onlar. Rengi ne olursa olsun, suyu hep sıcak akar. Ağızdan daha hoş gülen , bedenin en dürüst organlarından biridir. Her biri, kalbin yalan bilmeyen sırlı aynasıdır. Hilmi Yavuz'un dediği gibi '' Uzak gözler ! siz kuşlardınız. ve sanki hüzün hazineleri ..''

Hissiyatın aynasıdır gözler. Yokluğundan çok işlevsizliği anlatır karanlığı. İnsanoğlunun mutlu olduğunda, kutup yıldızından daha çok parlayabileceğine şahit olduğu organıdır. Yaratanın bahşettiği sırlı mucizedir.

Osmanlıca kaf , vav ve ze harfleri ile yazılır. Ze harfinin üzerindeki tek nokta silindiği vakit "kör" oluverir. Körü göz etmek için noktasını koymak, gözü kör etmek için noktasını silmek yeter. Hassas bir organdır sözün özü. Kağıt üzerinde bile !

Bir kimsenin gözlerindeki mana, kullandığı kelimelerden daha etkilidir. Konuştuğu dil ve şive her yerde aynıdır. Sözler unutulabilir ama gözler asla.

Kem gözlerden sakınmaktan önce, kem gözlülükten sakınmak elzemdir. Bazen yanılır ve yanıltır göz. Çok uzakları göremediği gibi, yanıbaşındaki diğer eşini de göremez. Kendine kör, gösterene nankör bir mahluktur o.

Görmek istemeyen kadar kör yoktur. Doğuştan görme engelliler bile, dışarıdaki dünyayı , zihinsel birikimleri ve duygularının yardımı ile görür. Sezgi yeteneğimiz ve psişik güçlerimizin merkezine bile 'üçüncü göz' denir.

Kalpleri mühürlendikçe kat kat perdeler iner kimlerinin gözlerine. Karanlığa bakan göz, ışığını kaybeder. Küçükken çakmak çakmak parlayan o ışıl ışıl olan gözler , büyüdüğümüzde hüzün ve tedirginliğin asılı olduğu göz bebeklerine bırakır yerini.

Gözler , insanın içine girmek için bir kapı hükmündedir. Bu nedenle tanımadığımız insanlar gözlerimizin içine bakınca tedirginlik yaşarız. İnsanın konuşurken karşısındakinin gözünün içine bakması ,gerçeği ifade etmesinin göstergesidir. Gözlerini kaçırması ise yalan söylediğini yahut bir şeyleri sakladığını düşündürür.

İnsanların gerçeği öğrenmek istediklerinde '' gözümün içine bak '' demeleri, gözün içine bakarken yalan söylemekte zorlanılacağı düşüncesine dayanır. Bu yüzden , gözünün içine baka baka yalan söylemek, suçu ağırlaştıran bir haldir.

Bazen kapalı gözler, güzeli seyretmenin en naif şeklidir. Bundandır ki, gözlerim açık gitmesin diyenlerin vardı bir bildiği.

Toprak gözünü doyursun derler. Zira gözler mideden, arzular ihtiyaçlardan daha büyüktür. Bir şirket için bilanço neyse, insan için de göz odur.

Bu dünyada gereksiz hiçbir şey yoktur. Bakmasını bilen göz için her şeyin bir anlamı vardır. Herkesin kimliği gözünde saklıdır. Merhum Sezai Karakoç'un dediği gibi '' Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.''