Gün geçtikçe fiziksel ve zihinsel kalabalığın içinde buluyoruz kendimizi. Üstüne bir de gereksiz eşyalar, düzensiz tıka basa yaşam alanları ve toksik ilişkiler, dingin bir hayata erişmemizi engelliyor. İşte tam burada imdadımıza sade hayat yetişiyor.
Sade yaşamak, az şeye tahammül etmek değil, az şeye ihtiyacının olduğunun farkına varmaktır. Bir lokmaya bir hırkaya razı olmak değil, fazlasına ihtiyacının olmadığının bilincine varmaktır. Hiçbir şeye sahip olmamak değil, gerekenleri edinmektir sadece. Daha az'la daha çok yaşamaktır.
Sade yaşamak sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan hayat biçimidir. Hele ki ucuz yaşamak asla değildir.
Sade hayatı , itici ve ürkütücü bulan insanlar, onu fakirlikle karıştırır. Oysa bu gönüllü bir sadeliktir. Özgür insanın gönüllüğüdür bu. Kişinin kendi ihtiyaçlarını kendisinin belirlemesi usulüne dayanır. Kavramların anlamlarının iğdiş edildiği günümüzde sadelik, ucuzluk ve fakirlik asla aynı kefede değerlendirilmemelidir.
Sadelik, tüketim kültürünün sınırsızlık ve limitsizlik gibi albenili kavramların tuzaklarından uzak durmaktır. Stresten bir tık daha arınıp daha verimli hale gelmektir. Nesnelerin önemini ve gücünü bilmek, ancak bunun sizi boğarak mutsuz etmesine geçit vermemektir.
Pek çok Anadolu bilgesinin yüzyıllar önce öner sürdüğü bir yaşam felsefesidir bu. Bilinçli bir tercihtir. Hayatın damıtma ve yoğuşma sürecinin, bir başka perdesidir.
Gereksiz olan her şey çöp hükmündedir bazen. Ağırlıktır ruha, risktir ve fazlalıktır. Çöplerden arınmaktır sade yaşam. Zira her çöplük, gereksiz bir işgalcidir. Bu işgalciler, giymeyeceğin bir kıyafet, yemeyeceğin bir lokma, okumayacağın bir kitap, iletişim kur(a)mayacağın bir insan da olabilir.
Son model bir cep telefonunun % 70 i kullanılmaz. Lüks bir otomobilin aksesuarlarının % 70 i gereksizdir. Gardropların durumu da farklı değil. Giysilerin çoğu yepyeni durur. Yaşam boyu çabaların % 70 i başkaları içindir. Oysaki insan kendine ait olan % 30 a sahip çıkmalı ve hayatı bu zenginlikte yaşamalıdır.
Nazım Hikmet Ran'a atfedilen bir şiirin mısraları şöyle der '' Basit yaşayacaksın basit, Mesela, susayınca,su içecek kadar basit. Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında. Tek düğmesi olacak elindeki cihazın, Tek bir düğme, tek bir cümle gibi… Saatin sadece saati gösterecek, Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın, Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan. Basit yaşayacaksın basit Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit, çay, simit ve peynirle.....''
Günümüz tüketim çağında, istediklerimize kolayca erişip ediniyor olmamız, psiko-sosyal dünyamızda bazı karmaşalara yol açıyor. Özgürlük sandığımız durum aslında bizi git gide kelepçeliyor.
Sade hayat, tıka basa çekmecelerini gözden geçirmek, itiş kakış dolaplarına işlev katmaktır. Abartılı ve sıkan kombinler yapmak değil , rahat olmaktır .
Günümüzde tüketerek tükenen insanlar, bu kültür(süzlüğ)ün pençeleri arasında kıvranıyor. Şöyle bir gezeyim diye ya da ekmek almak için markete giren, dışarıya iki eli dolu dolu poşetlerle dolu çıkıyor 'Başımı sokacak bir evim olsun' temennisi bir süre sonra yerini daha lüks ve daha geniş bir daire arayışına bırakıyor.
Gereksiz biriktirmek ve kalabalıklaşmak özgürlükle değil kölelikle ilgilidir. Aksine bırakmak, saklamamak, azalıp vedalaşmak ve sadeleşmek, özgürlükle ilgilidir. Zenginlik ve özgürlük sadelikte gizlidir. Hayatını sadeleştirdiği ölçüde özgürleşir insan.
Sade hayat, sadece eşyalardan ibaret değil elbette. Ağdalı kelimelerle mecaza boğulmak değil, net olup dilini anlaşılır kılmaktır. İnsanı dibe çeken negatif düşüncelerden uzaklaşmak, gerektiğinde hayır diyebilme iradesi göstertebilmektir. Yoran insanlardan, kaygılandıran durumlardan çıkmaza sokan düşüncelerden azat olmaktır.
Tüketim çağının prejetörlerinin, her şeyin daha fazlasına daha iyisine sahip olmamız gerektiği konusundaki manipülasyonlarına teslim olmamak gerekir. Bu açgözlülüğü durdurmanın yolu sade hayattır.
Zorlu arazilerde ve çöl yolculuklarında insanlara yanlarında ne kadar az yük taşırlarsa yolculuklarının da o kadar rahat ve sağlıklı geçeceği söylenir. Hayat ta bir yolculuktur. Bu yüzden aşırı yüklerden arındırılmış sade bir hayat , hayat yolculuğun daha rahat ve sağlıklı bitmesini sağlayacaktır.
Leonardo Da Vincinin dediği gibi '' Sadelik, en yüksek gelişmişlik düzeydir '' O halde haydi , insan tekamülünün önündeki engellerden birini yık. Kaliteli bir hayat için azal, azalt ve sadeleş.