İnsanoğlunun arzuladığı hayat bildiklerinden çok, yaptıklarında saklıdır. Bildikleri ile yaptıkları arasındaki farkı azaltanlar , arzuladığı hayata daha kısa zamanda kavuşur. Bilmek kendi başına potansiyel bir güçtür ama aksiyona geçmek bu güce ruh veren enerjidir.
Önceki nesiller, öğrendiği en ufak bilgiyi hayat pratiğine hemen katarken, sonraki nesiller pratiğe hiç dökmeyeceği ve dökemeyeceği bilgilerin peşinde fersah fersah yol alıyor. Her şeyi bu kadar çok biliyorken(!) bildiklerinin ne kadarını yaptığını , kendisi dahi bilmiyor.
Bugün geçmişe nazaran çok daha fazla biliyoruz ama öngörülerimiz daha az. Daha çok uzmanımız var ama sorunlarımız eskisinden fazla.
Yeni nesil bilmenin mi yoksa bildiğini uygulamanın mı daha önemli olduğunun sorgulandığı bir kavşakta duruyor. Hep birden öğrenmeye daha çok zaman harcıyoruz ama bir an önce yapmak nedense mazeretlere kurban ediliyor.
'' Sabah erken uyanmanın başarı için önemli bir etken olduğunu biliyoruz ama çoğu zaman uykunun o tatlı kollarına kendimizi bırakmayı daha çok tercih ediyoruz. Sağlımıza dikkat etmemizin ne kadar kritik olduğunu biliyoruz ama çoğu zaman sağlıksız beslenip hareketsiz kalmayı tercih edebiliyoruz.
Kitap okumanın hem kişisel gelişimimiz hem de başarılı bir bireye dönüşmemiz için önemli olduğunu biliyoruz ama hala yılda birkaç kitap okumakla yetinebiliyoruz. Ve en önemlisi bu hayata bir kez geldiğimizi bilmemiz rağmen çoğu zaman başkalarının hayatlarını ve hayallerini yaşarken bulabiliyoruz kendimizi .''
Kur'an-ı Kerimde '' De ki (hiç) bilenle bilmeyen bir olur mu ?''buyrularak, insan bilmeye sevk edilir . Fakat bu bilme , zihne yapılan kuru kuruya bir veri girişi değildir. Bilmek ve bildiklerini hayata taşımaktan ibaret bir inşa sürecidir .
Eğitim sistemleri dahi bilgi yüklemeye ayarlı. Testlerle ve şıklı sorularla, pek de şık durmayan sorular ürettiğimizin farkına varamıyoruz. Zira ortada beceri yok, eser yok, eylem yok, marifet yok.
Sürekli bilmeye odaklanıp onları pratiğe dökmeyerek, sadece bilgi hamallığı yapmış oluyoruz. Sürekli hafızamıza attığımız , albenili ve detaylı uygulanmayacak bilgilerin, durdukça kokuşacağını unutuyoruz.
Bilmek değil, yapmaktır hayatı değiştiren. Alışkanlıklarına teslim olup, değişimin getireceği bilinmezlikten korkanlar, bildiklerini yapmaktan geri duranlardır.
Bildiğimiz halde yapmadıklarımızdan dolayı yaşadığımız yenilgiler, gerçekten bilmediğimiz için yapamadıklarımızdan çok daha fazla ve önemlidir.
Bizi biz yapan asıl unsurun, bilmek ve bildiklerini yapmaktan geçtiğinin idrakine vardığımızda daha çok yol alacağımız kesin. Üstad ne güzel söylemiş ; Nice bilenler gördük başkasına faydası yok. Nice yaşayanlar gördük bildiklerinden eser yok !
medium.com / Fatih SARUHAN