SOSYAL MEDYA MAHREMİYETİ
Teknolojinin ve internetin yaygınlaşmasıyla beraber bunların hedef kitlesindeki bireyler etkin konuma geldi. İnternet ve sosyal medya platformlarında her birey, kullanıcı statüsüyle sürekli paylaşım üreten bir profili oluşturdu. Üretilen içeriklerin herkes tarafından görülebilmesi ise mahremiyet ihlaline ortam hazırladı.
Sadece özel hayat ve kadın erkek ilişkilerinden ibaret olmayan mahremiyet kavramı , kişinin başkalarından bağımsız sahip olduğu, ortalığa dökülmemesi ve saygı duyulması gereken , özgürlükle bağlantılı bir kavram olarak duruyor. Bütün yaşam pratiklerinin gösterinin bir parçası olarak karşımıza çıktığı sosyal medya, görünür olmak adına mahremiyeti alenileştirip, bu anlamını ve değerini yitiriyor.
Sanal ortamlar, Jeremy bentham tarafından tasarlanmış bir hapishane tasarımı olan panaptikonu andırıyor. Panoptikon kavramının dijital olarak dönüşmesiyle mahremiyet olgusu daha problemli duruma geliyor. İnsanlar gözetlenir kılındığı için mahremiyetin gözardı edilmesi mümkün duruma geliyor. Dijital dünyanın bireyi ve etrafındakileri tehdit eden , bu yüzden ailelerin ve toplumun gündeme oturmasındaki etkenlerden biri de işte bu mahremiyetin ihlalidir.
İnstagram ve Facebook gibi platformlar vasıtası ile, sınırları aşan bir iletişim sürecinde, dünyanın farklı coğrafyalarından sosyal medya alanına dâhil olan insanlar , sizin paylaştığınız tüm görsel içeriklere erişebiliyor. Twitter da ise düşünce mahremiyeti , düşündüğümüz her şeyi, hemen herkesin görebileceği şekilde süzmeden, işlemeden, uluorta yazarak delinmiş oluyor.
Fazla takipçiye sahip olmanın değerli bir eylem olarak yansıtılması, sosyal medya alanında mahremiyet paylaşımını meşrulaştırıyor. Oysa ki sosyal medyadaki kullanıcılar, izin verilen ölçüde yada illegal biçimde mahremiyete tecavüz edebiliyor.
İnsanlar arasında “özel” olarak nitelenen pek çok bilgi, sosyal medyada rahatlıkla bulunabiliyor. Herhangi bir siteye üye olurken istenen bilgiler de kişilerin enformatik mahremiyetin ihlal edebiliyor.
Sosyal medya, mahremiyetin tarifini değiştirerek, özeli sergilemeyi âdeta normalleştiriyor Magazin haberciliği adı altında mahremiyeti deşifre edilenler, sıklıkla mahkemelerde görünüyor. Oysa ki mahremiyet , sanalda da olsa , insan olmanın temel noktasını teşkil ediyor.
Her platform geri dönüşümü de olmayan, insanların özel hayatlarına dair verilerin paylaşılmasına ve sezdirmeden mahremiyetin ihlaline neden oluyor. Zira kullanıcılar bu kadar paylaşım ve veri aktarımının yapıldığı mecraların kendilerine ücretsiz kullandırıldığını zannediyor. Oysa bu ücretsiz zannedilen kullanımların altında , mahremiyetin iflası gibi büyük bir tehlike yatıyor .
Milyonlarca kullanıcının sosyal medya içeriği veritabanlarına kaydediliyor. Bu kayıtların sosyal medya platformları tarafından nasıl arşivlendiği, kimlerle paylaşıldığı yada paylaşılacağını kimse tahmin edemiyor. Bu nedenle internet ortamında verilen her bilgi, kullanıcıların aleyhine pazarlama ve manipülasyonlara kapı aralıyor.
Tıklanma ve beğenilme üzerine kurgulanmış özgürlük zannedilen eylemler, internet vasıtası ile mahremiyeti iğdiş ediyor.Bu platformlardaki yazılım açığı sonucunda, hackerler tarafından siber saldırı yapılarak kullanıcıların özel bilgilerinin internetten yayınlandığı da bilinen bir gerçek olarak duruyor.
İnsan en mahrem anlarını ve bilgilerini tüm dünya ile paylaşmak istemesi, düşünme ve algılama sistemin de error verdiğini gösteriyor. ‘’Herkes yapıyor’’ algısı ile hareket eden güruhlar, mahremiyetin erozyonuna rüzgar oluyor.
Konum bilgisi ile kullanıcıların nerde ne yaptığı ifşa olurken, bizi nelerin heyecanlandırdığı, nelerin bizi korkutup kalp ritmimizi arttırdığı , kolumuzdaki akıllı saatlerle karşı tarafa iletiliyor. Bütün bunlar yapay zeka algoritmaları ile ‘’kutsal data’’lara dönüşüyor. Tüm dünya , mahremiyetin yok sayıldığı gözetlenen dijital bir fanus oluyor.
Gözetlenmekten haz duyan , gözetlenme gönüllüsü bireylerin sayısı giderek artması, ters orantıyla mahremiyetin de azalmasına neden oluyor. Bu ortamlarda yer almanın sosyalleşme olduğunu düşünenler olsa da, kontrolsüz bir ortamda sosyalleşmenin , birey ve toplumu ahlaki uçurumlara götüreceği çok net olarak karşımızda duruyor.